Fikir Liderleri Dergisi, yeni sayısında, ilaç ve sağlık sektörünün nadir hastalıklar alanında faaliyette bulunan ulusal ve global şirketlerine yer verdi. Bu konuda, sektörün etkin oyuncularından Proceutica‘nın Medikal Direktörü Dr. Serkan Vatansever ile önemli bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajı sizler için burada da uyum kurallarına uygun olarak yayımlıyoruz.
“Proceutica olarak en önemli önceliğimiz ülkemizde bulunmayan yenilikçi ürünlerin ruhsatlarını alarak bu ürünlerin ruhsat sahibi olmak ve ruhsatlı bir şekilde kullanıma sunmaktır.”
Proceutica
Dr. Serkan Vatansever
Proceutica Medikal Direktörü
PROCEUTICA, YÜZDE YÜZ YERLİ SERMAYE İLE KURULMUŞ VE TAMAMEN NADİR HASTALIKLARA ODAKLANMIŞ BİR İLAÇ FİRMASIDIR. NADİR HASTALIKLARIN TANI VE TEDAVİSİ İÇİN ÜRÜN GELİŞTİREN ULUSLARARASI FİRMALAR İLE İŞ BİRLİĞİ YAPARAK VE BU ÜRÜNLERİ RUHSATLANDIRARAK TÜRKİYE’DE HASTA VE HEKİMLERİN KULLANIMINA SUNMAK ÜZERE, PAZARA ERİŞİM, MEDİKAL VE SATIŞ-PAZARLAMA FAALİYETLERİNİ YÜRÜTMEKTEDİR.
F. L: Sizi tanıyabilir miyiz; okurlarımıza kariyerinizden bahseder misiniz?
DR. S. VATANSEVER: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum, kısa bir süre hekimlik yaptıktan sonra ilaç sektöründeki kariyerime Servier İlaç’ta medikal delege olarak başladım. Yaklaşık 22 yıldır farklı ilaç firmalarının satış, pazarlama ve medikal departmanlarında farklı görevlerde bulunduktan sonra, Eylül 2021 tarihi itibarıyla Proceutica’da medikal direktör olarak görev yapmaktayım. Evli ve 2 kız çocuk babasıyım.
Proceutica nadir hastalıklar alanında ne gibi faaliyetlerde bulunuyor ve hangi tedavi çözümlerini üretiyor? Proceutica, yüzde yüz yerli sermaye ile kurulmuş ve tamamen nadir hastalıklara odaklanmış bir ilaç firmasıdır. Nadir hastalıkların tanı ve tedavisi için ürün geliştiren uluslararası firmalar ile iş birliği yaparak ve bu ürünleri ruhsatlandırarak Türkiye’de hasta ve hekimlerin kullanımına sunmak üzere, pazara erişim, medikal ve satış-pazarlama faaliyetlerini yürütmektedir.
Proceutica olarak en önemli önceliğimiz ülkemizde bulunmayan yenilikçi ürünlerin ruhsatlarını alarak bu ürünlerin ruhsat sahibi olmak ve ruhsatlı bir şekilde kullanıma sunmaktır. Bu bağlamda hemofili alanında ürünlerimizin ruhsat ve geri ödemesini alarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Hematoloji alanına yoğunlaşmakla beraber, planlarımız doğrultusunda romatoloji ve metabolik hastalıklar alanında da hayat kurtaran tedavilerileri en kısa zamanda ulaşılabilir kılmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Dolayısı ile az önce de belirttiğim gibi tamamen nadir hastalıklara odaklanmış bir şekilde uluslararası iş ortaklarımızın geliştirmiş olduğu nadir hastalıkların tedavisinde kulanılan ilaçların ihtiyaç sahiplerine ulaşması ve de nadir hastalıklar alanında karşılanmamış ihtiyaçları karşılamak üzere var gücümüzle çalışıyoruz.
Nadir hastalıklar alanında dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler hakkında medikal perspektiften neler söyleyeceksiniz? Dünyada 7000 kadar nadir hastalık olduğu ve 400 milyondan fazla kişinin nadir bir hastalığa sahip olduğu tahmin edilmektedir, bu sayının da yarısını çocuklar oluşturmaktadır ve maalesef bu çocukların hatırı sayılır bir kısmı beşinci doğum günlerini göremeden kaybedilmektedir. Hal böyle olunca nadir hastalıkların tedavisi konusunda çok ciddi anlamda karşılanmamış bir ihtiyaçtan bahsediyoruz. Nadir hastalıkların büyük bir kısmı genetik geçişlidir. Genetik geçişli nadir hastalıkları önlemek, eğitim ve tarama programları ile mümkün olabilmektedir. Ancak bu tıbbın birçok branşının bir araya gelmesiyle ve ulusal stratejilerin geliştirilmesiyle gerçekleşebilecek kapsamlı bir program ile mümkündür.
Bununla beraber hepimizin aşina olduğu üzere nadir bir hastalığa tanı koyabilmek yıllar sürmektedir. Yapılan çalışmalar da bu sürenin 5 ila 7 yıl arasında değiştiğini göstermektedir. Bu süre içerisinde hasta tanı alabilmek için onlarca doktor ve merkez tarafından değerlendirilmek zorunda kalabilmektedir.
Nadir hastalıklar ile yapılan klinik çalışmalara yeterince hasta bulunamamaktadır, böylelikle klinik çalışmalar diğer daha yaygın görülen hastalıklara göre zorlukla sürdürülmektedir. Az hasta grubunda yapılan bu klinik çalışmalar neticesinde elde edilen verilerin daha yaygın görülen hastalıklara göre daha kısıtlı olması veri zenginliğini ve çeşitliliğini kısıtlayan faktörlerin başında gelmektedir.
Veri çeşitliliği ve zenginliğinin az olmasının üstüne nadir hastalıklar ile ilgilenen merkezlerin sayısının da kısıtlı olmasıyla, sayısı az ama ciddiyeti çok fazla olan bu hastalıkların tedavisinde ciddi anlamda güçlükler yaşanmaktadır.
Ulusal kayıt çalışmalarının olmayışı, gerçek yaşam verilerinin kısıtlılığı, olguların klinik çalışma olarak değil de daha çok vaka raporları şeklinde yayımlanması gibi birçok faktörü birleştirdiğimizde nadir hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgili çok daha kapsamlı strateji ve programların yürütülmesi kaçınılmaz olarak görülmektedir.
HEMATOLOJİ ALANINA YOĞUNLAŞMAKLA BERABER, PLANLARIMIZ DOĞRULTUSUNDA ROMATOLOJİ VE METABOLİK HASTALIKLAR ALANINDA DA HAYAT KURTARAN TEDAVİLERİLERİ EN KISA ZAMANDA ULAŞILABİLİR KILMAK İÇİN ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDİYORUZ.
Sizce ülkemizde nadir hastalıklar alanında karşılanmamış ihtiyaçlar ve çözüme dair düşünceleriniz neler? En önemlisi ulusal veri tabanlarının oluşturulması gerekiyor, bu veri tabanına hastaya ait tüm verilerin (laboratuvar, tedavi vs.) girilmesi ve diğer hekimlerin de bunları izleyebilmesi gerekiyor. Ardından özelleşmiş mükemmeliyet merkezlerinin kurulması gerekiyor. Bu merkezlerde sadece tedavi değil, tanı ve önlemeye yönelik faaliyetlerin düzenlenmesi gerekiyor. Nadir hastalıkların çoğunun genetik geçişli olduğunu belirtmiştim. Akraba evliliklerinin yaygın olarak görüldüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde bu merkezlere ihtiyacın acil ve öncelikli olduğunu belirtmem gerekiyor.
Nadir hastalıklar alanında tanı ve tedavi bakımından nasıl bir gelecek olacağını öngörüyorsunuz? Sizce bu konuda bizi neler bekliyor? Genetik alanındaki gelişmelerin burayı yönlendireceğine inanıyorum. Tanısını koyamadığınız hiçbir hastalığı tedavi edemezsiniz. Hal böyle olunca nadir hastalıkların geleceğini genetik alanındaki gelişmeler belirleyecektir.
Bunun haricinde, yaygın görülen hastalıklar konusunda belli bir doygunluğa gelindiğine inanıyorum, bu yüzden tıbbi cihaz ve ilaç firmaları geleceğe dair yatırımlarını nadir hastalıklar alanına yapacaklardır ki hali hazırda nadir hastalıklar alanına odaklanmış firmalar ve büyük firmalar arasındaki iş birlikleri ve satın almaların yoğun yaşandığı dönemlerden geçmekteyiz.
Tıbbın ve ilaç endüstrisinin bu çalışmalarının yanında hasta ve hasta yakınları arasında artan farkındalık, dernekleşme vb. faaliyetleri de düşünürsek yakın-orta gelecekte nadir hastalıkların bilinirliğinin ve çözüme yönelik önlemlerin de giderek artacağı kaçınılmazdır.
Proceutica’nın yakın ve orta vadede hedeflerinden bahsetmek ister misiniz? Proceutica ilaç firması olarak nadir hastalıklar odağımızdan ayrılmayı hiç düşünmüyoruz. Biz firma olarak aynı zamanda NAFİDER kurucu üyesiyiz. Nadir hastalıklar alanında yürütülecek her türlü faaliyetin bir paydaşı olarak ulusal boyutta geliştirilecek strateji planlarının çözüm ortağı olma konusundaki yaklaşımımızı giderek artırmayı hedefliyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi nadir hastalıklar konusunda ulusal bir stratejinin geliştirilmesi ve uygulanması hayati önem taşımaktadır. Ülkemiz için son derece önemli gördüğüm bu planlamalara nadir hastalıklar konusunda yetkin kadromuz ile destek vermeye hazırız ve istekliyiz.
Yine uluslararası firmalar ile yapmış olduğumuz iş birlikleri sayesinde, dünyada kullanılan tedavilerin Türkiye’de de ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusunda tüm birimlerimiz ile var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.