Ülkemizde de sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle bu süreci evlerinde geçiren 65 yaş üste kişiler Covid-19 enfeksiyonu açısından riskli grupta yer alıyor. Yine bu yaş grubunun bir arada yaşadığı alanlardan biri olan huzurevleri ve bakımevleri gibi alanlarda temas riski olabileceği için risk artabiliyor. Bununla birlikte ülkemizde bu anlamda tablonun oldukça iyi olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı, “Ülkemizde bulunan huzurevlerinde, bakım evlerinde yaşayan yaklaşık 36 bin yaşlılarımıza dair olumsuz bir haber çok şükür ki şu ana kadar çıkmadı. Bu da bize yaşlılarımıza, büyüklerimize gerek kamunun gerekse vakıfların özel bakımevleri ve huzurevlerinde bulunan yaşlılarımıza özenle bakıldığını gösteriyor” diye konuştu. “Bunun belki de bir sebebi yaşlılarımızın çok büyük bir kısmının sosyal güvenliğinin olması ve herhangi bir sağlık sorununda devlet güvencesi kapsamında hastanelere kolaylıkla kabul edilmesidir.” dedi.
ÖNEMLİ OLAN BİYOLOJİK YAŞTIR
Covid-19’un yaşlılarda seyri konusunda bilgi veren Prof. Dr. Küçükardalı, bu noktada asıl önemli olan noktanın kişinin kronolojik yaşındansa biyolojik yaşı olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Yaşlılık aslında fizyolojik bir süreçtir. Yaş aldıkça organ ve sistemlerimizde anatomik, fonksiyonel, biyolojik kısmi kayıplar olmaktadır. Ancak şunu unutmamak gerekir; fizyolojik yaşlanma kişiyi bir başkasına bağımlı hale getirmez ve yaşlılık göreceli bir durumdur. Kimisi 80 yaşındadır ama 50 yaşında bir insan kadar sağlıklıdır, kimi de 50 yaşında olduğu halde vücudu 80 yaşındaki bir kişininki gibi yıpranmıştır. Dolayısıyla kronolojik yaşa çok fazla takılmamak gerekiyor. Önemli olan biyolojik yaştır.”
65 YAŞ ÜSTÜ KİŞİLERDE FONKSİYONEL KAYIPLAR YAŞANIYOR
Kronolojik yaş değerlendirmesinde 65 yaş sınır kabul ediliyor. 65-75 yaş arası “genç” yaşlı, 75-85 yaş arası “orta” yaşlı, 85 üstüne de “ileri” yaşlı deniliyor. Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı’nın verdiği bilgiye göre, 65 yaş üstü kişilerde eşlik eden kronik bir hastalık olmasa bile hem fonksiyonel kayıplar yaşanıyor hem de bağışıklık sistemi zayıflıyor. Hem doğal bağışıklıkta hem de kazanılmış bağışıklıkta yaş ile birlikte zayıflama oluyor. Güneşe daha az maruziyet, değişik nedenler ile dengeli beslenememe, bağışıklık hücrelerinin sayıca azalması ve yaşlanması bunda rol oynuyor.
FONKSİYONEL KAYIPLAR YAŞLI KİŞİLERİ KIRILGAN HALE GETİRİYOR
Covid-19 salgınında da yaşlı bireyleri daha riskli konuma getiren özelliklerinin öncelikle kronik hastalıklara sahip olma, biyolojik yaşlanma ve bağışıklık sisteminin zayıflaması olarak özetleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı, sözlerini şöyle sürdürdü;
“40 yaşında bir kişinin lenfosit sayısıyla 80 yaşında bir kişinin lenfosit sayısı aynı değildir. Yine 40 yaşındaki bir bireyle 80 yaşındaki bir bireyin doğal immünitesi yani vücudun mikroorganizma ile savaşma kapasitesi de aynı değildir. Yaşla birlikte fonksiyonel kayıpların ortaya çıkması da doğal bir durumdur. Örneğin böbreklerimizin süzme kapasitesi, 40 yaşından sonra her yıl 1 ml azalır. Normalde bu oran dakikada 120 ml’dir. Ancak 80 yaşındaki bir bireyde bunun 120 ml olması beklenemez. Dolayısıyla yaşın ilerlemesiyle ortaya çıkan fonksiyonel kayıplar kişiyi kırılgan hale getirebiliyor. İşte bu etkilerden dolayı da yaşlı bireylerin hastalıklara yakalanma riski artıyor. Yaşlılarda organ ve sistemlerde yaşanılan fonksiyonel kayıpların toplamı matematiksel olarak artış değil ivmeli bir artış gösterir. Toplam etki beklenenden çok daha fazladır. Şöyle örnekleyebiliriz: Tansiyonu biraz normalin altına düşen yaşlı bireyde, bilinç bulanıklığı, denge bozulması olur, düşme riski artar, kemik erimesi olduğu için düşünce kırık olma ihtimali yüksektir, kırığın iyileşme süresi uzun olur, uzun yatak dönemi bası yarası riskini arttırır. Bu şekilde domino etkisi gözlemlenir.”