Özellikle bakterilerin neden olduğu menenjit, hem hastalığın ağırlığı, hastalık nedeniyle yaşanılan kayıplar hem de hastalık sonrası oluşan komplikasyonlar ve sekeller nedeniyle tüm yaş gruplarının en önemli hastalıklarından biridir. Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Bağışıklama Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, yaklaşmakta olan 24 Nisan Dünya Menenjit Günü vesilesiyle önemli bilgiler paylaştı.
Menenjit birçok farklı mikroorganizmanın neden olduğu bulaşıcı hastalıklardan biridir. Menenjit, santral sinir sistemi olarak adlandırdığımız; beyin ve omuriliği saran, menings olarak adlandırdığımız zarın ve zar ile beyin dokusu arasında yer alan boşluktaki beyin omurilik sıvısının enfeksiyonudur. Bu enfeksiyona bakteriler, virüsler ve çok daha nadiren mantarlar neden olabilir, sık olmamakla birlikte, bazı durumlarda (kullanmakta olduğumuz ilaçlar veya tedaviler gibi) mikroorganizmaların dışındaki nedenlerle de, zarda inflamasyon, yani beyaz kürlerin ve vücudun savunma sisteminin cevabı ortaya çıkabilir. Bugün için gelişmiş tıbbi olanaklara ve çok etkili antimikrobiyal ilaçlarımıza rağmen menenjit çok yüksek oranda ölüme neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Özellikle bakterilerin neden olduğu menenjit hem ağırlığı, hastalık nedeniyle yaşanan kayıplar hem de hastalıktan kurtulanlarda, sonrasında getirdiği komplikasyonlar, sekeller nedeniyle aslında tüm yaş gruplarının en önemli bulaşıcı hastalığıdır.
Bu mikroorganizmalar menenjite neden oluyor
Menenjit tüm yaş gruplarında görülebilir. Bununla birlikte, bazı yaş gruplarında ise biraz daha sık görülmektedir. Bir diğer ifade şekli ile menenjit özellikle çocukluk çağında ve yaşamın erken döneminde daha sıktır. Özellikle de aşıların yaygın uygulamalarından önce, çocukluk çağında daha sık görülüyordu diyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, şunları söyledi: “Bugün artık aşı uygulamalarımızla beraber özellikle menenjite neden olan bazı mikroorganizmaların azaltılması hatta bazılarının tamamen ortadan kaldırılmasıyla menenjit sayısında çok büyük azalma sağlanabilmiştir. Bununla birlikte dünya genelinde hala menenjit bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümlerin ilk 10 nedeninden bir tanesi olmaya devam etmektedir. Menenjit geçirenlerin, yüzde 30 ile yüzde50’sinde nörolojik sekeller kalabilmektedir.
Prof. Dr. Ateş Kara: “Çocukluk çağında rutin aşı uygulamalarıyla biz ülke olarak menenjitte çok büyük bir başarı elde ettik. Menenjitin en korkulan şekline, özellikle ciddi hastalığa ve ölüme, sakatlığa bakteriler neden olmaktadır. Bakteriler arasında üç bakteri türü; Streptococcus pneumoniae (genel olarak pnömokok olarak ifade ediyoruz), H. influenzae tip b ve Neisseria meningitidis (kısaca meningokok olarak ifade ettiğimiz) etkenler bakteriyel menenjitlerin yüzde 95’inden fazlasına neden olmaktaydı. Pnömokok (zatürre etkeni olarak da en ön sırada yer almaktadır) tüm yaş gruplarında, Haemophilus influenzae tip b, eskiden özellikle ilk 6 yaşta ve meningokok, yine tüm yaş gruplarında menenjite neden olmaktadır. Bu mikroorganizmalardan pnömokok için aşılamayı çocukluk çağında rutin olarak yapıyoruz ve 2, 4. ve 12. aylarda aşı uygulayarak çok ciddi anlamda pnömokok menenjitlerinde ve zatürelerinde azalma sağladık. Haemophilus influenza tip b (Hib) ilk 6 yaşta görülen menenjit etkeniydi ve çok sık çocuklarda menenjite neden oluyordu. Bundan önceki yıllara baktığımızda çocuklarda özellikle yaşamın ilk üç yılında menenjitin en sık etkeni iken, Haemophilus influenza tip B aşısının beşli aşı, yani karma aşı şeklinde 2, 4, 6 ve 18. aylarda uygulaması sonrasında artık görülmez hale geldi. Yani biz bu iki etkenin neden olduğu menenjitlerde çok büyük bir başarı elde ettik.
Bunun dışında kalan diğer bir mikroorganizma olan, Neisseria meningitidis yani meningokok ise artık bugün daha az gördüğümüz (diğer bakterilerin neden oldukları çok çok azaldığı için) menenjitlerin en sık etkeni haline gelmiş durumda. Tüm yaş gruplarında özellikle bebeklikte daha ön planda olmak üzere, çocuklukta ve aynı zamanda da yetişkinlerde de yine bizim karşımıza menenjit etkeni olarak çıkıyor” dedi.
Menenjit korkutucu ve tedirgin edici hastalıkların başında geliyor
Menenjit aslında hepimizin duyduğu ama aslında çok detaylı bilgimizin olmadığı, toplum olarak baktığımızda korktuğumuz hastalıkların da başında geliyor vurgusu yapan Prof. Dr. Ateş Kara sözlerini şöyle sürdürdü: “Tamamen sağlıklı olan çocuklarda veya yetişkinlerde hızlı ilerleyen ve özellikle de beyin zarını etkilediği için beyin dokusuna da zarar verme riskine sahip klinik tabloda bir hastalık olduğundan çok yüksek rakamlardaki kayıplara neden olabiliyor. Kayıplar derken şöyle söyleyebiliriz; herhangi altta yatan bir hastalığı olmayan ve öncesinde tamamen sağlıklı olan bir kişideki menenjit yüzde 10 ila 15 yani her on kişiden birinin can kaybına neden olabiliyor. İyileşenlerin arasında da etkene göre, neden olan mikroorganizmaya göre yüzde 20 ila yüzde 50 (nörolojik sekeller yüzde 30 ile yüzde 50) oranında komplikasyon veya sakatlıklar (ekstremite kaybı gibi çok ağır fiziksel sekeller de yüzde 1-3 gibi) görülüyor. Komplikasyon ve sakatlık dediğimiz zaman şunu düşünmemiz lazım; bu komplikasyon ayak veya kolun kaybı gibi çok ağır fiziksel sekel şeklinde ya da daha sıklıkla işitme kaybı gibi akademik fonksiyonlarda, okul başarısında azalma gibi bir bakıma değerlendirme, düşünce kapasitesinde azalma şeklinde de komplikasyonlara neden olabiliyor. O bakımdan menenjit korkutucu ve gerçekten de hepimiz açısından tedirgin edici hastalıkların başında geliyor.“ Prof Dr. Ateş Kara, Dünya Menenjit Günü vesilesiyle, aşılar ile çok büyük ölçüde menenjitten korunmanın mümkün olduğunu da vurguladı.
Menenjite neden olan bakterilere karşı elimizde çok etkili aşılarımız var
Prof. Dr. Ateş Kara: “Bugün aşı ile korunma ile pnömokok ve Heamophilius influenza tip b artık neredeyse görünmez hale geldi. Meningokoksemi veya meningokok menenjiti ise bugün en sık gördüğümüz bakteriyel menenjit etkeni olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan meningokok menenjitinden de korunmak önemlidir. Bugün meningokok bakterilerinin birkaç çeşidi olduğunu biliyoruz ve bunlara karşı da elimizde çok etkili aşılarımızın olduğunu biliyoruz ve bu aşılarla meningokoktan da korunma, meningokok menenjitini de önleme şansımız olduğunu belirtmek lazım” dedi.
Çocuklarımızın aşılarına COVID-19 döneminde de aksatmadan devam etmeliyiz
Prof. Dr. Ateş Kara: “COVID-19 salgınıyla geçtiğimiz Mart ayında ülke olarak karşılaştık ama dünya geneline baktığımızda şunu değerlendirmemiz lazım ki; dünyada Çin’in Ocak ayı, Avrupa’nın ve Amerika’nın etkilenmesi ise şubat ayı itibari ile başlamıştı. Biz pandemiyi değerlendirirken COVID-19’daki büyük kayıplarımızı, canımızın yandığını söylememiz lazım. Bir diğer taraftan da, salgının farklı etkilerini de göz önüne almalıyız, şöyle ki; dünya genelinde özellikle aşı uygulamasında kişilerin sağlık merkezlerine gitme tedirginlikleri nedeniyle aşılama oranlarında bazı ülkelerde düşmeler oldu. Hatta bu düşmeler Amerika Birleşik Devletleri‘nde yüzde 50’lere, Avrupa’da yüzde 20, 30’lara kadar yüksek rakamlara ulaştı. Bizim ülkemizde ise sağlık çalışanlarının özellikle de aile hekimlerinin büyük çabasıyla çocukluk çağı aşı uygulamalarımızda ciddi bir azalma olmadı ama şunu söylememiz lazım lütfen çocuklarımızın aşılarına COVID-19 döneminde de aksatmadan devam edelim. Bu sadece Dünya Menenjit Günü olması nedeniyle gündeme gelen menenjit için değil, diğer hastalıklar için de geçerli. Çocuklarımızın aşılarını eksiksiz ve tam olmasına mutlaka özen göstermeye çalışalım” dedi.
Aşıların insan sağlığı ve yaşam süresinin etkilerine değinen Prof. Dr. Ateş Kara şunların altını çizdi: “COVID-19 salgınında biz aşıların aslında ne kadar önemli olduğunu, aşıların sağlık için ne kadar katkı sağladığını gördük. İnsanın sağlıklı su, temiz su içmesi ile beraber ortalama ömrü 20 yıl kadar uzamıştı. Aşılar ise bunun üzerine ilave 12 yıl daha sağladı. Bugün başka hiçbir girişim, ilaç, tedavi ortalama insan yaşamına böyle ciddi bir katkı sağlayamıyor. Onun için de aşılar bizim açımızdan en önemli ve mutlaka uygulanması da gerekli olan yaklaşımlar.”
Bulaşma damlacık yoluyla gerçekleşiyor
Prof. Dr. Ateş Kara: “COVID-19 döneminde ayrıca hastalıkların bulaşması ile ilgili de çok fazla bilgi edinmeye başladık. Menenjit etkenlerini düşündüğümüz zaman aslında onların da ağırlıklı olarak damlacık yoluyla bulaştığını görüyoruz. İnsanların konuşurken ve daha nadiren nefes alıp verirken çıkarttıkları küçük damlacıkların içerisinde bu mikroorganizmalar yerleşebiliyor. Menenjite neden olan organizmalarda her zaman herkeste direkt hastalığa neden olmayıp ağız ve burun bölgesinde yerleşerek burada bizim tabirimizle kolonize olabiliyorlar yani, hastalığa neden olmadan boğazımıza yerleşebiliyorlar yani biz o mikroorganizmalara belirli bir süre ev sahipliği yapabiliyoruz. Bizimle birlikte bu mikroorganizmalar yaşayabiliyorlar ve biz hasta olmasak da bir başkasına, bir yakınımıza, çevremize konuşurken ya da daha yüksek sesle bağırırken, daha nadirense nefes alıp verirken çıkarttığımız o küçük damlacıklar ile saçabiliyoruz. Menenjite neden olan pnömokok, Haemophilus influenzae, meningokok da genellikle bu damlacık yoluyla bir kişiden bir başka kişiye geçiyor veya bulaşıyor” dedi.
Çocuğunuzda bu belirtiler varsa acele edin
Menenjit aslında hem toplum, hem doktorlar hem de sağlık çalışanları olarak en tedirgin olduğumuz hastalıklardan bir tanesi çünkü çok yüksek kayıplara ve sekellere neden oluyor uyarısında bulunan Prof. Dr. Ateş Kara: “Menenjitin bir başka özelliği de hızlı yayılması; çocuklarda özellikle ateş, şiddetli baş ağrısı ve kusma gibi şikayetler olduğu anda mutlak bir doktora başvurulması bu bakımdan önemli. Ani başlayan ateş beraberinde bir baş ağrısı ki çocuklar bazen bunu ifade edebilirler. Daha öncesinde böyle bir şikayeti olmayan bir çocuğun ateşi başlıyor, baş ağrısı oluyorsa bir de buna kusma ekleniyorsa mutlak doktora başvurmak gerekiyor. Özellikle böyle bir durumda ciltte daha önce görmediğimiz bir döküntü yani bir lezyon ortaya çıkıyor ise acil doktora gidilmesi lazım çünkü şunu biliyoruz; hekime erken gidiş ve tedavinin erken başlanması sakatlıkları çok azaltırken hayatta kalma şansını da çok artırıyor. Tedavideki gecikme özellikle doktora başvurudaki gecikme kayıplardaki en önemli neden. Ebeveynlerimize notumuz çocuklarımızın aşılarının tamamlanmasını sağlaması ve ateş, baş ağrısı, kusma gibi şikayetlerin varlığında hiç vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulması şeklinde olmalı” dedi.
Riskin yüksek olduğu durumlarda, diğer aşılar da devlet tarafından uygulanıyor
Menenjitten, meningokok hastalığından koruyabilecek ilave aşılarımız da var diyen Prof. Dr. Ateş Kara sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle savunma sistemi iyi olmayan, mesela dalak ameliyatı geçiren, dalağı alınan ya da bazı kan hastalıkları olanlarda özellikle kansızlığın beraber olduğu kan üretiminin sıkıntılı olduğu bazı hastalıklarda menenjit riski artabiliyor. Bazı durumlarda savunma sistemimizin çalışma elemanlarının eksiklikleri olabilir ve daha spesifik olarak vücudumuzun cevap mekanizmalarının bazılarında eksikliklerin olması durumunda da menenjit riskinin arttığını meningokok hastalıkları riskinin arttığını, pnömokok hastalığının daha fazla olduğunu biliyoruz. Böyle durumlarda da doktorlarının önerisi ile mutlaka bu aşılarının uygulanması lazım. Özellikle bu dönemleri değerlendirdiğimiz zaman hac ve umreye gidildiği zamanda da devletimiz tarafından aşılar ücretsiz olarak karşılanmakta bu vecibeler yerine getirilirken de aşı yönünden mutlaka hazırlıklı olmamız lazım. Aşılarımızı gitmeden en az iki hafta önce yaptırmalıyız” dedi.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.