1955 yılında kurulmuş olan Kurtsan Holding, bu sene 70. yaşını kutluyor. Kurtsan Holding CEO’su Atakan Özdemir, Fikir Liderleri okurları için 70 yıllık hikaye ışığında planladıkları kutlamalar ve altında yatan vizyonu anlattı. Tutkuyla yazılan hikayeyi en başlarından başlayarak okuyucularımızın önüne sermek istedik.
Bu etkileyici ve ilham verici hikayeyi daha fazla insan bilsin istedik
Bu markanın hikayesi, gerçek bir otacının, Niyazi Kurtsan’ın ve yetiştirdiği jenerasyonların hikayesi. Niyazi Kurtsan, doğanın gücüne küçük yaşta hayran kalmış ve ait hissettiği toprakların bitkileri, dili, sanatı ve bereketi ile etrafındakileri iyileştirmeye kendini adamış bir eczacı.
Niyazi Kurtsan, mübadele kapsamı dışında bırakılmasına rağmen Türkiye’de yaşamak isteyen göçmen bir ailenin oğlu olarak Yunanistan’daki bir köyden Bandırma’ya 15 yaşında göç etmiş. Bundan 47 sene sonra burada 80 dönüm arazide pastiller, şampuanlar, ilaçlar üreten bir fabrika kuracağından habersiz, pazarda elma şekeri satmaya, bu şekilde varlığını sürdürmeye başlamış. 15 yaşında yaptığı şekercilik, sabunculuk gibi işler, ileride Türkiye’nin ilk yerli ilaç patentini aldığı bitkisel pastillere ve Türkiye’de bitkisel doğal kozmetik pazarını yaratmasına ilham olmuş. Nasıl mı?..
Niyazi Kurtsan’ın hikayesi, 7 yaşında bir tayı severken çiftesi ile kafası yarılınca dedesinin çalılıklar arasından bir bitkiyi yarasına sürdüğü gün, aşı olmadan, mikrop kapmadan, bitkilerden yaptığı ilaç ile kısa sürede iyileşmesi ve doğanın iyileştirici gücüne hayran kalmasıyla değişmiş
Niyazi Bey’in çocukluğu, göçler, savaşlar ve günde çeyrek ekmekle doyduğu açlık sınavlarıyla geçmiş. Buna rağmen doğaya, sanata ve edebiyata aşık bir çocuk olarak yetişmiş; zor şartlar onu devlet ödüllü resim yapmaktan, müzik aletleri bulup onları çalmaktan veya ödüllü hikayeler yazmaktan alıkoymamış. Lisede edebiyat ve felsefeyle tanışmış. Resim, müzik, edebiyat, felsefe ve kütüphaneler hayatının hep bir parçası olmuş.
Üniversite alımları sırasında çok iyi notları ve tüm lise birikimi ile parasız bir okula girebilmek için İstanbul’a gelmiş, burada bir yandan geçimini sağlayacak yollar aramış. Tüm bu mücadele sonucunda hastalanan Niyazi Kurtsan, tıp fakültesine girmesine rağmen, gidememiş. İyileşince devlet bursuyla yatılı eczacılığa başlamış. Bir vesileyle Cemal Tollu ile tanışıp güzel sanatlar enstitüsünde öğrenci olmuş; geceleri kimya dersleri ve yaptığı resimlerle geçmiş ve sanata olan aşkını ileride bilim ile birleşmiş.
Tren istasyonunda yanan kıvılcım ve hayat arkadaşlığı
Fakülteden mezun olunca, Kocamustafapaşa’da 1955 yılında ilk eczanesini kurmuş. Bir tren istasyonunda gelecekte sadece eşi değil, hayat arkadaşı ve ortağı olacak Meral Hanım ile tanışmış ve ona hayatta ciddi niyetleri olduğundan, bu hedefleri gerçekleştirirken ona katılacak, destek olacak bir eş aradığından bahsetmiş. Meral Hanım, Niyazi Bey ile kendisini okutması şartı ile evlenmiş; eşi gibi kendisi de eczacı olmuş, Niyazi Bey keşiflerini kovalarken, o eczaneyi yönetmiş. Meral Hanım iki çocuk yetiştirmiş, eve bakmış, bir yandan da çalışmıştır. Meral Kurtsan, hala her gün çalışıyor, eczanesine gidiyor, torunlarının çalıştığı holdingde yönetim kurulu üyeliği yapıyor.
Kurdukları ailede eczacılar dörde çıkmış, kızları da devlet okulundan zamanlıca mezun olup hayat mücadelesinde yerlerini almışlar. Ailenin en farklı yanlarından biri; Niyazi Bey’in annesinden, kız torunlarına kadar 4 jenerasyon kadın, gücünü çalışkanlık ve azimden almış.
Eczanenin altındaki laboratuvardan holdinge
Bu sırada, Kocamustafapaşa’daki eczane altına kurulan laboratuvarda bugünkü Kurtsan Holding’in temellerinin atılması, küçük şişelerde üretilen dut şurubu, tentürdiyot, oksijen satışlarıyla devam etmiş. Niyazi Bey hep merak eden, deney yapan biriymiş. 50’li yılların başında Türkiye, daha oralet ile tanışmadığı yıllarda zamana dayanıklı portakal özü yapmak ve yaz kış portakal suyu içebilmek istemiş. İşlerinin iyi gitmesi ile deneylerine hız vermiş; doğanın sağlığa yararlı mucizeleri adaçayı, nane, okaliptüs gibi bitkileri tüketiciye götürmeye çalışmış.
Türk ilaç sektöründe, üç patent alan ilk yerli firma
Kurtsan Laboratuvarı 1969 yılında Kurtsan İlaçları A.Ş. olmuş. Kurulan “Kurtsan” adı Türk ilaç sektöründe, üç patent alan ilk yerli firma olmuş. 1980 yılında Otacı markasına açılan ilk yoldaki adım boğaz pastili olmuş. Otlarla mentollü bir pastil yapmayı aklına koyan Niyazi Bey, Şekerci Hacıbekir’e gitmiş, birçok yenilikçi deneme yanılma yöntemi ile Türkiye’nin ilk bitkisel ilacını çıkartmış. Boş zamanlarında Türkçe sözlük okuyan Niyazi Bey, öz Türkçe’de doktor kavramı henüz yokken kendilerini doğanın gücüyle tedavi eden halk hekimlerine denen “Otacı” kelimesine rastladığında, şirketine bu adı vermeye karar vermiş. Niyazı Kurtsan’ın gözünde otacı kelimesi; ilacı, şifayı, tarihi ve öz Türkçeyi temsil eden bulunmaz bir cevher olmuş.
Üç jenerasyon da işin başında

Kurtsan CEO’su Atakan Özdemir, Kurtsan Holding’in kuruluş öyküsünden bahsederken şunları söyledi: “Şirket birinci jenerasyon tarafından kurulduktan sonra ikinci jenerasyon göreve geliyor: Niyazi Bey ve Meral Hanım’ın kızları Deniz Hanım ve Meltem Hanım. Çok uzun süre onlar şirkette devam ediyorlar. Bugün de üçüncü jenerasyonlar işin başındalar. Sadece bildiğimiz büyük holdingleri de işin içerisine katarak ya da bildiğimiz birtakım çok iyi markaları da düşündüğümüzde elli seneyi aşmış ve üçüncü jenerasyonun hala işin içerisinde olduğu şirket sayısı Türkiye’de çok fazla değil; benim bulabildiğim kadarıyla 150 civarında şirket var. Dolayısıyla üç jenerasyonun da yönetim kurulunda olduğu, profesyonel bağımsız yönetim kurulu üyeleri tarafından desteklenen ve yetmişinci senesini kutlayan bir şirket olarak Kurtsan, bu yönleriyle Türkiye’de çok nadir şirketlerden bir tanesi.”
“Biz Cumhuriyet meşalesinin ışığında büyümüş bir şirketiz”
Atakan Özdemir, kutlamaların başlangıcını şu sözlerle anlattı: “Biz Cumhuriyet meşalesinin ışığında büyümüş bir şirketiz. Kurucumuz Gümülcine göçmenidir. Hayat hikayesini okursanız göreceksiniz ki hakikaten en zor zamanlarda, hani o bilhassa “Cumhuriyet kimsesizlerin, kimsesidir” sözünün tam bir karşılığı olarak bizim kurucumuza da eğitim hayatı boyunca Cumhuriyet sahip çıkmış. O da o bilinçle bu Cumhuriyetten aldığını tekrar buraya vermek üzere yatırımlarını ve çalışmalarını sürdürmüş. Bu nedenle yetmişinci yıl kutlamalarımıza özel bir törenle Anıtkabir’den başladık. Önce Anıtkabir’de Ata’mızın mozolesine, çelengimizi koyduk, saygı duruşunda bulunduk ve anı defterine de yazımızı yazdık.”
“Kutlamalarımızı bu ülkeden kazandıklarımızı yine bu ülkeye yatırarak ve istihdamı arttırarak yapmaya gayret edeceğiz”
CEO Atakan Özdemir, 70. yıl kutlama faaliyetleri hakkındaki sözlerini şu ifadelerle bitirdi: “Bundan sonraki süreç içerisinde hem içeride hem dışarıda yani hem çalışanlarımızla hem paydaşlarımızla beraber yapacağımız bir seri etkinliklerimiz var. Ar-Ge faaliyetlerine yapacağımız birkaç yatırımımız var, onları bu sene içerisinde gerçekleştirip yetmişinci yılımızı taçlandırmayı düşünüyoruz. Öte yandan bu seneye özel olarak çalışmaya başladığımız klinik çalışmalı bir ürünümüzün patentini aldık. Bir takviye edici gıda ürünü bu ve Türkiye’de bir ilk. Bu, bir yenilik getirdiğimizi; yeni bir inovasyon, yeni bir buluş, yeni bir üretim teknolojisi getirebildiğimizi gösteriyor. Bunların sayısını artırmaya çalışacağız. Üniversite sanayi iş birliklerimiz var. Bu sene oraya ayırdığımız meblağı, yatırım kaynağımızı bir miktar daha yukarıya çıkartmak gibi bir niyetimiz var. Bir de ihracat tarafımız var. İhracat hem global bir marka olmak anlamında hem bilinirliğimizi dışarıda göstermek ve Türkiye’ye bu potansiyeli çekebilmek anlamında bizim için çok önemli. Dış pazarlarda yapacağımız bir seri başkaca yatırımlar olacak. Bunlar da özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve yakın coğrafyamız üzerine yoğunlaşacak. Bizim private label dediğimiz kişiye özel fason üretim kapasitemizi arttırmamız gerektiğini düşünüyorum. Yetmişinci yılda bir de böyle bir iş kolu, bir iş alanı açmak gibi bir niyetimiz var. Bu sene biz açıkçası kendi kutlamalarımızı da bu ülkeden kazandıklarımızı yine bu ülkeye yatırarak ve istihdamı arttırarak yapmaya gayret edeceğiz. Yetmişinci yılı böyle kutlamayı daha doğru buluyoruz.” ⭐️
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.