FİKİR LİDERLERİ DERGİSİİLAÇ AR&GEİLAÇ ENDÜSTRİSİÖNE ÇIKAN HABERLERSTK

Savaş Malkoç: “Türkiye’nin küresel ilaç üreticisi ve ihracatçısı olması için yolumuza devam ediyoruz”

Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında ana dosya konusu; “Üretimde Yerelleşme, Bir Üretim ve İhracat Üssü Olarak Türkiye & Dış Pazarlar” konunun tüm paydaşları tarafından büyük ilgiyle karşılandı ve ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren en önemli firmaların liderleri konuğumuz oldu. Bu dosya kapsamında konuğumuz olan İEİS Genel Sekreteri Savaş Malkoç da Türk İlaç Endüstrisi'nin üretim, üretimde yerelleşme ve ihracat yolculuğunu tüm detaylarıyla Fikir Liderleri Dergisi okurları için anlattı.
Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında ana dosya konusu; “Üretimde Yerelleşme, Bir Üretim ve İhracat Üssü Olarak Türkiye & Dış Pazarlar” konunun tüm paydaşları tarafından büyük ilgiyle karşılandı ve ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren en önemli firmaların liderleri konuğumuz oldu. Bu dosya kapsamında konuğumuz olan İEİS Genel Sekreteri Savaş Malkoç da Türk İlaç Endüstrisi’nin üretim, üretimde yerelleşme ve ihracat yolculuğunu tüm detaylarıyla Fikir Liderleri Dergisi okurları için anlattı.
“Türkiye’nin önde gelen 53 ulusal ve uluslararası firması bünyemizde yer alıyor ve bu gücümüzle Türkiye’nin küresel ilaç üreticisi ve ihracatçısı olmasını sağlamak için yolumuza devam ediyoruz.”

İEİS

Savaş Malkoç
İEİS Genel Sekreteri

 


ÜLKEMİZDE İLAÇTA YERLİ ÜRETİM SÜREÇLERİNİN DESTEKLENMESİ, FİRMALARIMIZIN AR-GE KAPASİTELERİNİN GENİŞLEMESİNE, SEKTÖRÜMÜZDE NİTELİKLİ İSTİHDAMIN ARTMASINA, YENİ YATIRIMLARIN VE TESİSLERİN OLUŞMASINA VE BU SAYEDE ÜRETİM TEKNOLOJİLERİNİN GELİŞMESİNE, İLAÇTA DIŞ TİCARET AÇIĞININ AZALTILMASINA VE ÜLKEMİZDE KATMA DEĞER ÜRETEN BİR İLAÇ EKOSİSTEMİ OLUŞTURULMASINA OLUMLU KATKI SAĞLAYACAKTIR. SONUÇ OLARAK YERLİ VE MİLLÎ İLAÇ ÜRETİMİNE DESTEK NE KADAR ÇOK OLURSA TÜRKİYE’NİN İLAÇ ÜRETİMİ VE İHRACATI O KADAR GÜÇLÜ OLUR.

 

F. L: Sizi tanıyabilir miyiz? Kariyerinizden bahseder misiniz?
SAVAŞ MALKOÇ: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra dört yıl boyunca Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nde dış ticaret uzman yardımcısı, uzmanı ve şube müdürü olarak çalıştım. Ardından ABD’de Illinois Üniversitesi’nde ekonomi politikaları konusunda yüksek lisansımı tamamladım ve ticaret müşaviri olarak Budapeşte Büyükelçiliği’nde görev aldım. Daha sonra Türkiye’ye dönerek Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nde şube müdürlüğü ve ardından daire başkanlığı görevlerini yürüttüm. 2013 yılında Ekonomi Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanı olarak atandım ve beş yıl bu görevde kaldıktan sonra Ticaret Bakan Yardımcısı Danışmanlığı görevini üstlendim. Ticaret Bakanlığı Risk Yönetimi, Tasfiye ve Döner Sermaye Genel Müdürlüğü görevimden sonra ise 2020 yılında İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nda genel sekreter olarak çalışmaya başladım.

İEİS’in ülkemiz ilaç endüstrisinde üstlendiği rolü ve çalışmalarını anlatır mısınız? Türk ilaç sektörünün köklü bir temsilcisi ve öncü gücü olan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) olarak güven ve istikrar temeli ile 60 yıldır sektörün gelişmesi için çalışıyoruz. Türkiye’nin önde gelen 53 ulusal ve uluslararası firması bünyemizde yer alıyor ve bu gücümüzle Türkiye’nin küresel ilaç üreticisi ve ihracatçısı olmasını sağlamak için yolumuza devam ediyoruz.

Bu amaçla da endüstrimizin sorunlarını ve ihtiyaçlarını kamu kurumlarımıza ileterek çözüm odaklı politikaların geliştirilmesine katkı sağlıyoruz. Aynı zamanda sektörün yasal düzenlemelere uyum sağlaması için rehberlik ediyor ve bu konuda aktif bir rol üstleniyoruz. Mevcut fiyat, geri ödeme, ruhsatlandırma ve teşvik politikalarının ülkemiz ve endüstrimizin geleceği için en doğru şekilde kurgulanmasından, başta biyobenzer ilaçlar olmak üzere Ar-Ge ve ileri teknolojiye dayanan ürünlerin desteklenmesine, uluslararası standartlardaki üretim potansiyelimizin ve ihracatımızın teşvik edilmesinden, eğitim programları ile sektör çalışanlarının bilgi birikimlerinin artırılmasına, sektörel raporlar ve araştırmalar yayınlayarak üyelerimizi ve kamuoyunu güncel tutmaya kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürüterek Türk ilaç sektörünün gelişmesini ve rekabet gücünü artırmasını hedefliyoruz.

 


YATIRIM ODAKLI, ÜRETİM VE İHRACAT GÜCÜ YÜKSEK İLAÇ ENDÜSTRİMİZDE ÖZELLİKLE DIŞA BAĞIMLI OLDUĞUMUZ VE KAMU BÜTÇESİNE YÜKÜ HER GEÇEN YIL ARTAN BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLARIN YERLİ ÜRETİMİNİN DESTEKLENMESİNE YÖNELİK KAMU POLİTİKALARINI İÇERECEK BİR YERLİLEŞME HAMLESİNİN BAŞLATILMASININ KRİTİK ÖNEME SAHİP OLDUĞUNA İNANIYORUZ.

 

Üretimde yerelleşme hakkında neler söyleyeceksiniz? Bu misyonda alınan yol hedeflenenin neresinde? Ülkemizde köklü bir geçmişe, yüksek üretim teknolojisine, kapasitesine ve nitelikli iş gücüne sahip, küresel rekabette gücünü korumak için sürekli Ar-Ge ve ileri teknolojili yatırım yapan ve koşullar ne olursa olsun aralıksız üreten çok güçlü bir ilaç endüstrisi var. Bu yapısı ve yüzyılı aşkın tecrübesiyle Türk ilaç endüstrimiz, Covid-19 pandemi döneminde ve ülkemizin yaşadığı deprem felaketlerinde pek çok gelişmiş ülkenin dahi başaramadığını başararak ülkemizde ilaç arzını güvence altına aldı.

Yatırım odaklı, üretim ve ihracat gücü yüksek ilaç endüstrimizde özellikle dışa bağımlı olduğumuz ve kamu bütçesine yükü her geçen yıl artan biyoteknolojik ilaçların yerli üretiminin desteklenmesine yönelik kamu politikalarını içerecek bir yerlileşme hamlesinin başlatılmasının kritik öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda önce Hamle Programında ardından da Sayın Cumhurbaşkanımızın lansmanını yaptığı HİT-30 Projesi’nde biyoteknolojik ilaçların stratejik sektörler arasında olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz.

Türk ilaç endüstrisi olarak, yaşadığımız tüm mali sorunlara rağmen, biyoteknolojik ilaç sektöründe bugüne kadar 1,1 milyar dolar tutarında yatırım gerçekleştirdik. Bu yatırımlar sayesinde ülkemizde, 6 aktif biyoteknolojik ilaç tesisi mevcut, 9 tesisin ise yatırım süreçleri devam ediyor. Ancak milli kaynaklarımızla ve büyük fedakarlıklarla inşa edilen bu tesislerin büyük bir kısmı izlenmekte olan yanlış fiyatlandırma, geri ödeme ve yetersiz teşvik politikaları nedeniyle atıl durumdadır.

Ülkemizde ilaçta yerli üretim süreçlerinin desteklenmesi, firmalarımızın Ar-Ge kapasitelerinin genişlemesine, sektörümüzde nitelikli istihdamın artmasına, yeni yatırımların ve tesislerin oluşmasına ve bu sayede üretim teknolojilerinin gelişmesine, ilaçta dış ticaret açığının azaltılmasına ve ülkemizde katma değer üreten bir ilaç ekosistemi oluşturulmasına olumlu katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak yerli ve millî ilaç üretimine destek ne kadar çok olursa Türkiye’nin ilaç üretimi ve ihracatı o kadar güçlü olur.

Bu doğrultuda ilaçta yerelleşme sürecinin bir an önce devreye alınmasını endüstrimizin gelişimi açısından elzem değerlendiriyoruz. Söz konusu politika, tek merkezden koordine edilerek bütünsel bir bakış açısıyla şekillendirilmeli. Bunun yanında, öncelikle ilaç için kamu bütçesinden ayrılan kaynağın %0,78 düzeyinden dünyadaki örneklerine uygun olarak %1,1 seviyesine çıkartılmasının yerelleşme süreçlerinin olmazsa olmaz ön koşulu olduğuna inanıyoruz.

Ayrıca söz konusu yerelleşme politikası; ilaç fiyatlandırmasından geri ödeme politikalarına, ruhsatlandırma süreçlerinden yatırım teşvik politikalarına, Ar-Ge desteklerinden uygun koşullu krediye kadar birçok unsuru kapsamalı ve bu alanlarda sektörümüzün uzun yıllardır yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler getirmelidir. Yerelleşme süreçlerinin başarıyı yakalayabilmesi için baskılanan ilaç fiyatlarını olması gereken düzeye yükseltecek rasyonel fiyatlandırma politikalarının tasarlanması ve bu yolla ilaç endüstrimizin finansal açıdan güçlendirilmesinin de elzem olduğunu düşünüyoruz.

Türk ilaç üreticisinin şu anki durumu ve Türkiye ekonomisi için ilaçta dış pazar faaliyetlerinin önemi hakkında neler söyleyeceksiniz? İlaç endüstrisi; stratejik konumu, yüksek katma değerli ve ileri teknolojiye dayanan yapısı, üretim hacmi ve ticaret kapasitesiyle dünya ekonomisinin en kritik sektörlerinden birisi konumunda. Sektörümüzde uluslararası standartlarda ve hatta gelişmiş ülkelerdeki birçok benzerinden daha ileri düzeyde 99 ilaç, 10 radyofarmasötik, 4 özel tıbbi amaçlı gıda ile 13 hammadde üretim tesisi bulunuyor. Sahip olduğumuz dünya standartlarındaki üretim gücümüzle ülkemizde kullanılan her 100 ilaçtan 91’ini bu tesislerimizde üretiyoruz. Endüstrimiz, yaklaşık 47 bin 511 çalışanıyla, 15 binden fazla ürün sunuyor.

Dünya standartlarında üretim gücümüz ve kapasitemiz mevcut. Bununla beraber dış ticarette henüz dünya pazarında yeterli rekabet gücüne sahip değiliz. Güçlü yapımız ile ülkemizin gelişmekte olan pazarlara olan lojistik avantajları göz önüne alındığında endüstrimiz, dünya ilaç ihracatı içindeki payını çok daha yukarılara taşıyacak potansiyele sahip. Yüksek teknoloji sınıfında olan katma değeri yüksek ilaç sektörünün ihracatının artırılması ülkemiz dış ticaret açığının gerilemesi açısından da büyük önem taşıyor. Bu alanda endüstrimizin gelişimi için hem İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası hem de koordinasyonumuzda faaliyetlerini yürüten Türkiye İlaç İhracatçıları Platformumuz çatısı altında çalışmalarımızı gayretle sürdürüyoruz. Nitekim firmalarımızın bu alandaki yoğun çalışmalarıyla, ihracatımız son yıllarda önemli bir atılım içinde. Endüstrimiz; Avrupa Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere 185 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.

İlaç endüstrimiz 2020 yılında ihracatta ulaştığı rekor artışı sonraki yıllarda maalesef devam ettiremeyerek, ulaştığı seviyede durağan bir seyir izledi. 2023 yılında ise ihracatımız %16,2 büyüme oranıyla 2,23 milyar dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine geldi. Türkiye’nin toplam ihracatının %69,4 oranında büyüdüğü 2015-2023 arası dönemde ilaç ihracatı tüm zorluklara rağmen %102,9 artışla Türkiye ortalamasının üzerinde güçlü bir performans sergiledi. İlaç ihracatımız kilogram olarak artmakta fakat kilogram başı ihracat fiyatı aynı oranda yükselmemektedir. 2020 yılında 30,3 ABD Doları olan kilogram başı ihracat fiyatı 2023 yılında 26,6 ABD Doları’na geriledi.

İhracatta son yıllarda sağlanan başarının kalıcı olması ve daha da ileri gitmesi için, bu alanda yaşanan sorunlara hızla çözüm üretilmesi büyük önem taşıyor. Bugün ihracatımızın özellikle değer bazında artmasının önünde bazı yapısal sorunlar mevcut. Bunların başında da ülkemizde uygulanan ilaç fiyat politikası geliyor. Ülkemizde ilaçların fiyatlandırılması referans fiyat sistemine göre yapılmakta olup Avro cinsinden referans fiyatın TL’ye çevrilmesi için güncel Avro kuru yerine bir önceki yılın ortalama Avro değerinin %60’ı alınarak belirlenen sabit bir ilaç kuru kullanılıyor. Mevcut ilaç kuru uygulaması nedeniyle, dünya fiyatları ile karşılaştırıldığında ülkemizdeki ilaç fiyatları son derece düşük seviyelerde kalıyor ve bu fiyatlar ihraç pazarlarında bizim karşımıza referans olarak çıkıyor. Dolayısıyla ihraç fiyatlarımız düzenli biçimde düşüyor ve ihraç gelirlerimizin artmasının önünde engel oluşturuyor.

 


İLAÇTA YERELLEŞME SÜRECİNİN BİR AN ÖNCE DEVREYE ALINMASINI ENDÜSTRİMİZİN GELİŞİMİ AÇISINDAN ELZEM DEĞERLENDİRİYORUZ. SÖZ KONUSU POLİTİKA, TEK MERKEZDEN KOORDİNE EDİLEREK BÜTÜNSEL BİR BAKIŞ AÇISIYLA ŞEKİLLENDİRİLMELİ. BUNUN YANINDA, ÖNCELİKLE İLAÇ İÇİN KAMU BÜTÇESİNDEN AYRILAN KAYNAĞIN %0,78 DÜZEYİNDEN DÜNYADAKİ ÖRNEKLERİNE UYGUN OLARAK %1,1 SEVİYESİNE ÇIKARTILMASININ YERELLEŞME SÜREÇLERİNİN OLMAZSA OLMAZ ÖN KOŞULU OLDUĞUNA İNANIYORUZ.

 

Ülkemizde katma değerli ürün kapsamında ilaç ihracatı konusunda sizce ihtiyaçlar neler, daha farklı neler yapılabilir? Endüstrimiz için ana hedefimiz, daha güçlü bir Ar-Ge yapılanması içine girerek üretimdeki katma değerini yükseltmesi, özellikle biyoteknoloji alanında son yıllarda sektörde yapılan yüksek miktarlı yatırımlar sayesinde sürdürülebilir bir büyüme ivmesi yakalaması ve uygun kamu politikalarıyla desteklenecek yeni yatırımlarıyla Türkiye’nin bölgesel ve ardından küresel bir ilaç üretim ve ihracat üssü haline gelmesidir.

Bugün tüm dünyada ilaç endüstrisinin temel odağı biyoteknolojik ilaçlar. Biyoteknolojik ilaçların dünya ilaç pazarından aldığı pay günden güne artmaktadır. Nitekim, söz konusu ürünlerin 1,6 trilyon dolarlık dünya ilaç pazarı içindeki payı %30 seviyesine yaklaşmış olup, bu rakamın 2025 yılında %35 seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Ülkemiz ilaç pazarında da benzer şekilde biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçların payı her geçen yıl hızla artmaktadır. Ancak, ne yazık ki ülke pazarındaki biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçların neredeyse tamamı ithalat yoluyla temin edilmektedir. İlaç dış ticaretinde görülen dış ticaret açığının ana nedeni de bu ürünlerdeki dışa bağımlılığımızdır. Bu nedenle, daha önce de belirttiğim gibi ilaç sektörünün geleceğini temsil eden bu ilaçların yerli ve milli endüstri yoluyla üretim ve ihracatının yapılır hale gelmesi, ilaç politikalarımızın da merkezinde yer almalıdır.

İleri teknolojili yatırımlarını kesintisiz devam ettirmek zorunda olan ve dünyadaki örneklerinde olduğu gibi cirosunun en az %15’ini Ar-Ge harcamalarına tahsis etmek zorunda olan ilaç endüstrinin mali açıdan güçlü olması gerekmektedir. Türk ilaç endüstrimiz başta ilaç kuru, fiyat ve geri ödeme alanlarında uzun yıllardır devam eden sorunlarına rağmen dünyadaki bu gelişmeye ayak uydurmak için büyük fedakarlıklarla bu alana yüklü miktarda yatırım yapmıştır. Yüksek miktarda sermaye gerektiren bu yatırımların varlığını sürdürmesi hatta geliştirilebilmesi için buna uygun, pozitif ayrımcılık yapan ruhsatlandırma, fiyatlandırma, geri ödeme ve yatırım teşvik politikalarının uygulanması gerekmektedir. Ancak uygulamada tam tersine negatif ayrımcılık yapan politikalara maruz kalıyoruz.

Nitekim, SGK tarafından getirilen biyobenzer ürünlerin referans fiyatın %30 altında fiyat verme zorunluluğu bu alanda yüz milyonlarca dolar yatırım yapan endüstrimize büyük bir darbe vuruyor. Sanayicilerimizi cezalandıran bu yanlış uygulamanın kaldırılmasını, ayrıca alımlarda %15 fiyat avantajının yerli biyobenzer ilaçlara da tatbik edilmesini ülkemizin yüksek katma değerli ürün geliştirme, üretme ve ihraç etmesi açısından kritik önemde görüyoruz.

Hangi STK’larla ne gibi iş birlikleriniz mevcut? İEİS olarak iş dünyamıza yönelik önemli üst kuruluşlarla yakın çalışma prensibi içinde hareket ediyoruz. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) çok uzun süredir üyesi olduğumuz ve yakın iş birliği içinde etkin çalışmalar yürüttüğümüz bir kuruluş. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve Türk Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) ilgili sektör meclisleri ve çalışma gruplarında endüstrimizin sorunlarına çözüm üretmek, rekabet gücünü artırmak için çalışmalar yürütüyoruz.

Ayrıca, Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Nezih Barut aynı zamanda TOBB İlaç Sanayi Meclisi Başkanlığı’nı da yürütüyor. Bu anlamda TOBB ile ilişkilerimiz de oldukça yoğun bir düzeyde devam ediyor. Yanı sıra, sektör paydaşımız olan Türk Eczacıları Birliği (TEB), Ecza Depocuları Derneği (EDD), Türk Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) gibi meslek kuruluşlarıyla da sık sık bir araya geliyor, sektörel gelişmeler ve çözüm önerilerimizi değerlendiriyoruz. 2023 yılında, ABD Farmakope Konvansiyonu’nun (U.S. Pharmacopeial Convention, USP) üyesi olarak biyoteknoloji alanındaki iş birlikleri ve eğitim faaliyetlerimize hız kazandırdık. Ayrıca, 2010 yılından bu yana Küresel İlkeler Sözleşmesi katılımcısıyız. ⭐️

Yorum yaz