BİR KONU BİR KONUKEDİTÖRÜN ÖNERİSİKİŞİSEL GELİŞİMMESLEKİ GELİŞİMÖNE ÇIKAN HABERLERPAZAR SOHBETLERİ

Prof. Dr. İlker Sücüllü: “Bir işte mükemmeli istiyorsak o işi önce kendimiz yapmalıyız!”

BrighteneD Coaching, Mentoring and Consultancy kurucusu, Berrin Demirezer (PCC, CPCC, Takım Koçu) değerli okurlarımız için Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İlker Sücüllü ile çok özel bir röportaj yaptı.

⭐️  ⭐️  ⭐️

Berrin Demirezer’in kendine has üslubuyla hazırladığı giriş yazısını ve başından sonuna öğretilerle dolu olan röportajını değerli okurlarımız için keyifle yayımlıyoruz. Kahvelerinizi almayı unutmayın; sürükleneceksiniz… 

 

Berrin Demirezer

✍︎

Öğrenmeğe doymak bilmez bir iştahım var. Konu çalışma alanımsa o kadar heyecanlanıyorum ki tamamen o ana kilitleniyorum. Ancak çarpan sayısı bu kadar yüksek bir seviyeden, beni daha da çok heyecanlandıran bir nokta var ki o da öğrendiklerimi ”uygulayabilir olmak” ve/veya” uygulayan kişilerle” temasta olmak… (Malum, bu da öğrenmenin faklı bir şekli.)
Koçluk çalışmalarımda danışanlarımla çoğunlukla “Liderlik” başlığında çalışıyorum. Hemen her şeyin değişim hızını takip edemediğimiz günümüz dünyasında, liderlik tanımı veya yaklaşımı da değişti. Düne kadar hiyerarşinin tepesindeki kişi lider olarak tanımlanırken, bugün önce kendisiyle ardından çevresiyle olan iletişiminde liderlik ilişkisinde olan kişi lider olarak tanımlanıyor.
Kendisiyle ilişkisinde lider olmak… Konumuz tam olarak bu.
Şimdi beni en çok heyecanlandıran baştaki noktaya dönüyorum.
Konuğum, çalışma alanım “Liderlik” kavramını, kendisine “Yaşam şekli” olarak seçmiş (bilinçli seçim), metaforik olarak; lider olma halini ceket gibi üzerine giymemiş, artık adeta teni olmuş, bütünleşmiş bir isim. Diğer bir ifadeyle “uygulayan kişi”.
Konuğum Sayın Prof. Dr. İlker Sücüllü, Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı.
Sayın hocam ile tanıştığımız an, bir gün kendisiyle söyleşi yapacağımı not almıştım.
İlerleyen günlerde, bir proje için, Jandarma Kıdemli Albay olarak emekli olduğu, kendi ifadesiyle, profesyonel hayata başlamaktan öte büyüdüğü hastane olan, önceki ismiyle İstanbul Gülhane Askeri Hastanesi’ nde buluşmuştuk. Koridorlarda yürürken, her adımda yaşadığımız bambaşka diyaloglardan, çalıştığı döneme dair arkasında nasıl muazzam bir iz bıraktığına şahit olmuştum.
Yetiştirdiği öğrencileri, eğitimine ve öğrenimine destek verdiği meslektaşları, neşterinden ayrı psikolojik yaklaşımıyla iyileştirdiği hastaları, askeri terminoloji ile tümeni geçip kolordu olmuştur.   
İşte o gün geldi!..
Liderlik kavramı adına, teorik olarak öğrendiğimiz başlıkları eminim söyleşimizde sizler de hocamızdan duyacaksınız.
Hocamızı tanıma ve çalışma fırsatına sahip olduğum için şanslıyım, ama en çok bana heyecanımı sizlerle paylaşma fırsatı verdiği için şansın ötesinde gururluyum.
Keyifli okumalar dilerim.
Berrin

Berrin: Sizi siz yapan ilk üç değerinizi öğrenebilir miyim?

Dr. İlker Sücüllü: Hastalarım veya hayatımı paylaştığım insanlardan aldığım geri bildirimlere göre söyleyecek olursam ki bu geri bildirimlerin beni ben yapan ana temeller olduğunu düşünüyorum, çalışkan olmak, samimiyet ve dürüstlük. Değerlerimizi ne kadar içselleştirip, iletişimlerimizde ne kadar karşı tarafa yansıtabilirsek o kadar biz olabiliyoruz. Bunların tamamen öznel, bir taklidi yok.

Bu değerlerin sizin için önemini ne zaman fark ettiniz?

Cümlemi doğru kurmaya gayret ediyorum ki ifadem megaloman taraftan anlaşılmasın. Bu üçlünün bendeki karşılığının son on senedir farkındayım dersem doğru olacak. Öncesi o kadar yoğun ve çok çalışmakla dolu ki, böyle bir tempoda insanın kendini gözlemlemesi çok mümkün olmuyor.

Cerrahide geri dönüşleri aldığımız zaman 40’lı yaşların sonrasıdır. Biz cerrahlar bu döneme kadar hiç durmaksızın donanımı artırmakla meşgulüz. Önce kendimize 40 yıllık bir yatırım yapıp sonra donanımdaki bilgiyi, deneyimi, pratiği vermeye başlıyoruz.

İşte bu noktada şunu gözlemleyebiliyorum; herkes benzeri donanıma sahip ancak her birimiz kendi öncelikli değerlerimizle farklılaşıyor ve fark yaratabiliyoruz.

Hayatta çok farklı kimliklerimiz var. Tanıdığım kadarıyla sizin için en kıymetlisi ”baba” kimliğiniz. (Hocamın yüzünde kocaman bir gülümseme var ve başıyla onaylayarak “evet, doğru” dedi). Bir evlatsınız, zamanında asistan ve uzman oldunuz, sonra akademisyen, eş, ebeveyn, arkadaş, yönetici ve komutan oldunuz. Sizin siz olmanızda en etkili ve sizi en çok büyüten hangisi? Başka bir ifadeyle liderlik ve yönetsel becerilerinizin gelişmesinde hangi kimliğinizden daha çok beslendiniz?

Hepsinin belli oranlarda etkisi olduğu tabi ki net, ancak baba olduktan sonra hayata olan bakışımın değiştiğini söyleyebilirim. Çocuklarımın babası olmak ekstra bir samimiyet getirdi. İnsanlara dokunuşum, aile bilincine olan yaklaşımım daha pozitif olarak farklılaştı.

Hayatın devinimi içerisinde değerlerimizi kimliklerimizle örtüştürme ve kullanma pratiği geliştiriyoruz. Tüm davranış modellerimizde karşımızdakinin insan olduğunu görmek, ona değer verip, yaptığımız bu işlerin sonunda akşam herkesin evine huzurlu gitmesini sağlayabilmek, o evde hakkımızda olumlu birkaç cümle söylendiğini bilmek en tatmin edici başarı diye düşünüyorum.

Yapılan işin en iyi şekilde yapılıyor olması.

Doğru. Orada mükemmeliyetçi bir duruş olmalı, cerrahi de bunu gerektirir. Eğer cerrahi yapılıyorsa ki cerrahiyi tıptan ayırmak isterim, cerrahi için ekstra bir ilgi, çaba, hassasiyet ve emek olmazsa olmaz. Cerrahide başarı bu özen sonucunda geliyor. Başarı gelince mükemmeliyetçilik derecesi artıyor, daha hassas, daha ve daha şeklinde.

Sohbetimizin başında geri bildirim çok kıymetli demiştiniz. Cerrahi bilim buna çok müsait.

Ameliyat öncesi veya sonrasında hem cerrahi müdahaleyi yaşayan hastadan hem de hasta yakınlarından geri bildirim alımı eş zamanlı olur.

Bir genel cerrah olarak var olma haliniz, duruşunuz, olaylara ve kişilere olan bakış açınız, yönetim şekliniz verdiğiniz hizmetin mükemmellik sınırlarını genişletiyor.

Sayın hocam, burada bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Sizin genel cerrah kimliğinizdeki mükemmelliyetçilik, işlerin daha kaliteli, verimli yapılması, hasta sağlığı odaklı ve sürdürülebilir başarı için çok önemli bir kaldıraç.

Mükemmelliyetçilik yaklaşımını, günümüzde tartışıldığı şekilde, insanın konfor alanından çıkmak için tüm şartların uygun olmasını beklemesi, kendini ve hayatı ertelemesi, bir atalete bürünmesi paradoksundan çıkarmış ve olması gerektiği gibi gerçek anlamıyla hayata geçirmişsiniz.

Sistemin daha iyi olması adına siz en önde gidiyorsunuz, bu da çok kıymetli bir liderlik yetkinliği.

Hasta tarafından bakalım. Hasta o kadar büyük bir endişeyle geliyor ki bakışlarından bunu görebiliyorum. Hastaya, onu gördüğümü, duyduğumu, anladığımı hissettirmek işimizin ilk kısmı. O güveni verdiğimi hissettiğim an bende daha güvenle devam ediyorum.

Bu aşamada hasta; “Ben ameliyat olmak için kendimi Dr. İlker Bey’in neşterine emanet edebilirim.” diyor.

Evet. Hasta yakınını da aynı şekilde dinlemek, kaygısını duymak ve bilgilendirmek çok önemli. Çok değil, bazen bir dakikalık daha fazla zaman ayırmak dahi tüm süreci pozitif olarak farklılaştırabiliyor.

Ameliyatlar ve hastane dışından mükemmeliyetçilik konusuna baktığımızda, insanlar gerçekten kendilerine değer verildiğini hissetmek istiyor. Yaptığı işten bağımsız olarak o değeri görmek istiyor ve ben herkesin bu değeri hak ettiğine inanıyorum.

Sorum tam da buradan, hasta ve hasta yakınlarıyla iletişimdeki İlker Hocamın duruşunu dinledim. Klinikteki duruşunuzu merak ediyorum. Sizin tanımınızla hayatınızın dörtte üçünün geçtiği ameliyathane ve klinik döngüsünde, oradaki İlker Hocamı dinlemek isterim.

Klinikte ve ameliyathanede, karşımda bize kendisini emanet etmiş, geleceğin cerrah adayı, pırıl pırıl, çok zeki, çakraları açık, dinamik gençler var. Bu gençler her açıdan bizi rol model olarak kabul ediyorlar. Burada konu sadece cerrahi eğitim değil, hastayla olan iletişim, süreç yönetimi, problem çözümü, personel yönetimi ve daha birçok başlık.

Duruşunuz, bakışınız, yaklaşımınız hepsi akıyor onlara doğru.

Evet! Çok doğru. Her adımı çok iyi gözlemliyorlar ve hemen alıyorlar. Bu açıdan baktığımızda onlara geçecek en küçük bilginin dürüst, samimi, asla taklit olmayan bir şekilde verilmesi çok önemli. Eğitimlerindeki eleştirel yaklaşımlarımızın yapıcı ve geliştirici olması, bu gençlerimizin kişisel ve mesleki gelişimleri için mutlak önemli nokta. Cerrahi hata kaldırmayan bir alan. Ancak hata olmadan da gelişme olmuyor ne yazık ki. Eleştiriyi kırmadan, incitmeden yapmak bir cerrahtan öte bir insanı kazanmamıza imkan verir, ancak tersi daha fazla hatayı getirir.

Her kim olursa olsun insana değer vermek değeriniz ön planda.

Sayın hocam genel cerrahi uzmanı olarak hayatınıza devam edebilirdiniz. Ancak siz akademisyen olmayı seçtiniz. Bu seçimi yapmanızdaki unsurları paylaşır mısınız?

Ben asistanken de öğrendiklerimi paylaşmaktan büyük zevk alırdım. Akademisyenlik demek öğretmenlik demek. İnsan bir şey öğretince çok büyük bir haz alıyor. Benim için öğretilerimizin hayata geçtiğini görmek hatta hiç haberim yokken, bir insanın hayatını kurtarıyor veya hayatını değiştiriyor olması dünyadaki en büyük mutluluklardan bir tanesi. İşte insanı akademisyen yapan şey bu.

Öğrenme ve öğretme tutkusu mu?

Evet, öğretmenlik, eğitimin içerisinde kalmak.

Hocam bu noktada sınırları zorlayan bir mütevaziliğinizin ve durumu normalleştirme yaklaşımınızın olduğunu düşünüyorum.

Öğretmen dersini anlatır ve gider. Bir bilemediniz iki saat sürer ve bir sonraki derse kadar kimse görmez.

Siz, öğrencilerinize ders veriyorsunuz, ameliyathanede uygulamalı olarak öğretiyorsunuz, klinikte hastaları birlikte takip ediyorsunuz, neredeyse tüm günü onlarla birlikte yaşıyorsunuz.

Tüm bunları yapmaya gönüllü olmak, bunun için her defasında sistemli olarak adım atmaya cesaret etmek, çizdiğiniz vizyonunuz ve adanmışlıkla uyguladığınız misyonunuzla ilgili. Bilinçli bir zihinle yapılmış bir seçimin sonucu. Normalleştirmek bir tarafa, kendi adıma elimde megafonla “iyi ki seçmişsiniz, ne mutlu bize” demek istiyorum.

Bunun yanı sıra, hastane dışında da bir hayat var malum. Aileniz, sosyal hayatınız ve daha başka başlıklar. Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Zaman yönetimi. Zaman çok kıymetli ve verimli kullanmamız gerekiyor. Böylece birçok şeyi başarabiliriz. Diğer bir unsur, eğiticinin eğitimi konusu var. Kendimizi yenilemek ve güncel tutmak için bu eğitimler çok önemli. Bunları doğru bir şekilde gerçekleştirmek, verdiğimiz eğitimlerin, alıcıya, kendisini yeniler ve verimli geçmesine fırsat veriyor. Artık sürekli yeni bir şey öğretmek zorunda kalmıyoruz, ne şekilde öğrenileceğini öğretiyoruz. Bundan sonraki basamak daha büyük bir haz, çünkü öğretilerimizden öğrenen kişiden öğrenmeye başlıyoruz.

Aynı olaya farklı algıdan, farklı perspektiften yaklaşınca yeni bir bilgi oluyor, buda iletişimi ve paylaşımı artırıyor. Öğrenmek, öğretmek ve paylaşmak değerlerinizi besliyor, müthiş.

Yeni sorum. Çatışma durumunda en dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir?

İletişimdeki saygıyı koruyarak, yargılamadan olaylara yaklaşmak çok önemli. Sağlıklı iletişim olmayan ortamda çok rahatsız olurum ve doğrudan müdahele ederim.

Bulaşıcı değil mi?

Kesinlikle. Başarısızlığın en önemli nedenidir. Bir veya birkaç kişinin kişisel problemi bir anda tüm ortamı kaosa sürükleyebilir. Bunu görmek ve konu her neyse, çözmek veya çözümüne destek olmak öncelikli bir adımdır.

Konumuz insan hayatı ve bu noktada işlerimizin akışına uygun olarak devam etmesi gerekiyor. Zaman içerisinde içselleştirdiğim en kritik nokta, bir işte mükemmeli istiyorsak o işi önce kendimiz yapmalıyız. Çünkü söyleneni değil yapılanı, uygulananı örnek alıyoruz.  

İşin ne olduğundan öte nasıl ve ne şekilde yapıldığını, kendiniz göstererek ekibinize ilham oluyorsunuz.

Evet ve bunu zevkle yapıyorum. Şuna inanıyorum; bilgi paylaştıkça çoğalıyor ve bende her eğitimden, toplantıdan, paylaşımdan yeni bilgiler öğreniyorum.

Çok hekim yetiştirdiniz ve hatta bazıları ile aynı ekibin içerisinde çalışmalarınıza devam ediyorsunuz.

Bu kişileri -ki yeni liderler diyebiliriz, diğerlerinden farklılaştıran, sizin için özel yapan özellikleri nelerdir?

İlk basamağa vurgu yapacağım. Samimi ve dürüst bir duruşla çok çalışmak önemli benim için ve gözlemlemek. Hepimizin hayatta değiştirebileceği ve değiştiremeyeceği noktalar var. Değişime uygunlukta katkı sağlamak, değişmeyecek noktalara saygı duymak. Hepimiz eğitimle ve çok çalışmakla bir aşamaya gelebiliriz ancak bir adım sonrası için farklı meziyetler gerekiyor. Sahip olduğumuz değerleri hayatta kullanabilme becerisi gösterebildiğimiz ölçüde görünür oluyoruz. Bizler eğitimci olarak bu arkadaşlarımıza bir şey yapmasak dahi onlar görünürler, ancak minik bir dokunuş yapınca gelişimleri inanılmaz ivmeleniyor. O dokunuşun o kişinin hayatında pozitif bir noktada kalıyor olması da en büyük mutluluk.

Bu da sizin hayatta bıraktığınız iz sanırım, öyle değil mi? Yani hayat amacınız.

Evet, insanların hayatına bir noktada dokunmak ve bu dokunuşumun onlarda pozitif, büyütücü, geliştirici, dönüştürücü değerler oluşturmasına vesile olmak beni çok heyecanlandırıyor. Bu öyle güçlü bir duygu ki, kaygısı, endişesi, stresi dahi mutluluk veriyor, motive ediyor, hem iç hem de dış motivasyonumu sağlıyor.

İyi ki böyle… ⭐️

 

 

 

 

 

Yorum yaz