IDF Diyabet Atlası 2021 verilerine göre Türkiye’de 20-79 yaş aralığında yaklaşık 9 milyon diyabetli birey bulunuyor. Diyabette erken tanının ve farkındalığın öneminin altını çizen Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, Dünya Diyabet Günü kapsamında diyabete ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Diyabet, insülin hormonunun salınımında, etkisinde veya bu faktörlerin her ikisinde birden bir bozulmanın oluştuğu, vücudun karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, kan şekeri yüksekliğiyle karakterize, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığıdır. IDF Diyabet Atlası verilerine göre Türkiye’nin 2045 yılında 13.4 milyon diyabetli bireyle dünyada onuncu sırada olacağı tahmin ediliyor.[1]
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, diyabetle ilgili şu bilgileri veriyor: “Diyabetin sınıflamasında iki ana diyabet türü vardır. Tip 1 diabetes mellitus mutlak insülin tedavisi gerektiren, Tip 2 diabetes mellitus ise mutlak insülin tedavisi gerektirmeyen diyabet türleridir. Ayrıca gestasyonel diabetes mellitus vardır, bu gebelikte ortaya çıkan diyabettir. Son olarak diğer nedenlere bağlı olan spesifik diyabet türleri şeklinde daha nadir görülen diyabet şekillerini içeren diyabet durumları sınıflanır. Diyabetin klasik semptomları çok su içme, çok idrara çıkma, gece idrara kalkma, çok yemek yeme, ağız kuruluğu, halsizlik, çabuk yorulma olarak kabul edilir. Daha az görülen semptomlar; bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı infeksiyonlar, tekrarlayan mantar infeksiyonları, yaraların geç iyileşmesi, kaşıntıdır.”
Avrupa ülkeleri içinde en yüksek diyabetli birey oranı Türkiye’de
Dünya Diyabet Federasyonu (IDF) 2023 verilerine göre 20-79 yaş arasındaki erişkinler arasında diyabet görülme oranının yüzde 10.5 olduğunu[2] belirten Prof. Dr. Mustafa Cesur, “Her 10 kişiden biri diyabetlidir ve bu rakam 537 milyon kişiye denk gelmektedir. Maalesef diyabetli birey sayısı her geçen gün artmaktadır. Dünyada 2030 yılında 643 milyon, 2045’de 783 milyon diyabetli bireyin olacağı tahmin edilmektedir.2 Türkiye’de ise IDF Diyabet Atlası’nın 2021 verilerine göre 20-79 yaş aralığında yaklaşık %15 (yaklaşık 9 milyon) diyabetli birey vardır. Bu oran dünya ortalamasının belirgin olarak üstündedir ve Avrupa ülkeleri içinde en yüksek diyabetli oranıdır1” diyor.
Tip 1 ve Tip 2 diyabeti ayrı ayrı değerlendirmek gerekir
Diyabetin sebepleri ve risk faktörleri söz konusu olduğunda Tip 1 ve Tip 2 diyabeti ayrı ayrı değerlendirmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Cesur, “Tip 1 diyabet otoimmün bir hastalıktır. Yani kişinin bağışıklık sistemi pankreasta insülin salgılayan beta hücrelerini yabancı bir yapı gibi görür ve ona bir nevi savaş açarak o hücreleri kalıcı olarak yok eder. Bu nedenle Tip 1 diyabette insülin salgısı tamamiyle yok olmuştur ve hastalar mutlaka insülin kullanmak durumundadırlar. Tip 1 diyabet tüm diyabetlilerin yüzde 10’u civarındadır. Genellikle 30 yaşından önce görülür. Tüm Tip 1 diyabet olgularının yüzde 90’ı 18 yaş altında başlamaktadır. Ancak kesin olarak yaş ayırımı yoktur, bazen ileri yaşlarda da görülebilir. Klinik tablo genellikle şiddetlidir. Akut başlangıç olabilir ve kilo kaybı ile kendisini gösterebilir. Ancak bazen akut başlangıç çok şiddetli olur ve ciddi diyabetik ketoasidoz koması ile dahi ortaya çıkabilir. Tip 2 diyabet tüm diyabetli bireylerin yüzde 90 kadarını oluşturur. Oluşumunda insülin direnci ön planda rol oynar, sonrasındaki süreçte pankreas beta hücrelerinin fonksiyonu bozulur ve insülin salgısı azalır. Ayrıca bağırsaklardan salınan inkretin hormonların salgılanmasında da bozulma olabilir. Güçlü genetik yatkınlık vardır. Obez bireylerde görülme ihtimali çok daha yüksektir. Genellikle 30 yaşından sonra görülür ancak esas yoğun görülme 40 yaşın üstünde olur. Bununla birlikte kesin olarak yaş ayrımı da yoktur. Özellikle günümüzde çocukluk çağında Tip 2 diyabet maalesef görülebilmektedir. Genetik olarak yatkın bireylerde hareketsizlik, basit karbonhidratlardan ve doymamış yağlarda zengin, lif ve posadan fakir beslenme Tip 2 diyabet oluşumunu kolaylaştırır” diyor.
Tip 2 diyabette risk faktörleri
Yaş ilerledikçe Tip 2 diyabetin görülme sıklığının arttığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Cesur, “Kilolu kişilerde diyabet daha fazla görülür ve kilo arttıkça risk de artar. Hele birlikte hipertansiyon, dislipidemi, birinci veya ikinci derece yakınlarında diyabet varsa bu kişilerde diyabet daha fazla görülür. Ayrıca insülin direnci bulunan kişiler, polkistik over sendromu olan kadınlar, gestasyonel diyabet geçirmiş olanlar, koroner, serebral veya periferik damar hastalığı bulunanlar ile sedanter yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişilerde diyabet daha fazla görülür” ifadelerini kullanıyor.
Diyabet önlenebilir bir hastalıktır
Diyabetin tedaviyle kontrol edilebildiğini ve bu sayede mevcut risklerin önüne geçilebildiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Cesur, “Tedavinin önündeki engellerin başında diyabet farkındalığının yeterli olmaması gelmektedir. Diyabeti erken dönemde tanımak ve uygun şekilde tedavi etmek olası sorunların önüne geçmek için çok önemlidir. Hatta şu bilinmelidir ki diyabet önlenebilir bir hastalıktır. Henüz diyabet oluşmadan örneğin prediyabetik dönemde gerekli yaşam tarzı değişlikleriyle diyabetin oluşması önlenebilir. Bu nedenle diyabete ilişkin farkındalığın artması her gün artan bir oranda yaşamımızı saran diyabet riskinin de önüne geçecektir” şeklinde konuşuyor.
Lilly İlaç Medikal Direktörü Fatih Mehmet Bingöl ise Dünya Diyabet Günü kapsamında farkındalığın büyük önem taşıdığını belirterek, “Lilly olarak diyabet ve farklı terapötik alanlarda yaşamı iyileştirme amacımızla çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.