İletişim Danışmanı, Artı İletişim Yönetimi Yönetici Ortağı Esra Şengülen Ünsür; Fikir Liderleri Dergisi’nde yazdı: “Bir “acaba” demek bile toplumsal cinsiyet eşitliğine engel bir tavrımız varsa onu düzeltmek için bir adım anlamına gelir. Bu da şahane bir gelişmedir.”
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Esra Şengülen Ünsür
İletişim Danışmanı, Artı İletişim Yönetimi Yönetici Ortağı
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi Projesi (ÇEİD) yayımladığı raporla, Türkiye’nin eşitsizliklerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kadınların temel haklardan biri olan şiddetsiz yaşam hakkından yararlanmasının önünde engeller olduğu, erken yaşta evliliklerin yaygınlığı, kadınların iş yaşamında erkeklere göre daha az yer almaya devam etmesi gibi pek çok veriyi söz konusu raporda tekrar görmek mümkün. Üstelik ÇEİD endeksine göre toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasında Türkiye, 36 ülke arasında 35. sırada yer alıyor. Sonuncu ülkeyi merak edenler olabilir; Güney Kore!
Farklı yaş gruplarına, sosyal sınıflara, etnik ve cinsel kimliklere yönelik ayrımcılığın olduğuyla ilgili hiçbir şüphe bırakmayan araştırmalara ek olarak kişisel gözlemlerimiz de bulunuyor. Gündelik yaşamımızda onlarca ayrımcılığa tanık oluyoruz.
Peki ya hiç istemesek ve hatta farkında olmasak bile ayrımcılığı bizzat kendimiz de yapıyor olabilir miyiz?
Geçtiğimiz yıl Jama Surgery’de* cerrah-hasta cinsiyet ilişkisini ele alan ve operasyon sonrası etkilerini değerlendiren bir araştırma yayımlandı. Araştırma 2007-2019 yılları arasında Kanada’nın Ontario eyaletinde 2 bin 937 cerrah tarafından tedavi gören 1,3 milyon hastayı kapsıyor. Araştırmada, kadın hastaların, erkek cerrahlar tarafından yapılan ameliyatlar sırasında ölme riski, kadın cerrahlar tarafından yapılanlara oranla yüzde 32 daha yüksek bulunmuş. Araştırma ayrıca erkek cerrahlar tarafından ameliyat edilen kadınların, kadın cerrahlar tarafından tedavi edilen kadın hastalardan yüzde 15 daha fazla kötü sonuç yaşadığını tespit etmiş. Kadın hastaların erkek cerrahlar tarafından ameliyat edildikten sonraki 30 gün içinde komplikasyonlar yaşayıp yeniden hastaneye yatırılma ihtimali de kadın cerrahların operasyonundan yüksekmiş.
Öncelikle altını çizmekte fayda var ki sınırlı bir örneklem ve ortada sadece bir “tespit” söz konusu. Ne genele uyarlanabilir, ne de sonuca etki eden nedenlere anlamlı şekilde ulaşılabilir. Olsa olsa bir konuşma konusu, bir örnek oluşturur.
Bu noktadan hareketle The Guardian gazetesi bir grup hekimden araştırma sonuçlarına dair yorum yapmalarını isteyerek bir haber hazırladı. Haberde hekimlerin paylaştığı görüşler hiç de beklenmedik değil. Kadınların acıya daha dayanıksız, söylenmeye daha yatkın oldukları önyargısının kadın hastaların şikayetlerinin daha az dikkate alınmasına neden olabileceğini söyleyenler olmuş örneğin. Bir başka görüş de kadın cerrahların, kendilerini “erkek cerrahlar kadar cerrah” gösterebilmek için çok daha hassas, daha dikkatli davrandığı ve kendini gösterebilme çabası içinde olduğu için daha az hata yapabileceği üzerinde durmuş.
Araştırma kısıtlı, The Guardian’ın haberindeki hekimler taraflı ve elbette ortada kesin bir yargı oluşturacak bir veri de bulunmuyor. Ancak maalesef bütün bu kabuller, hepimizin aklının bir köşesinde bir soru işareti yarattığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bir “acaba” demek bile toplumsal cinsiyet eşitliğine engel bir tavrımız varsa onu düzeltmek için bir adım anlamına gelir. Bu da şahane bir gelişmedir.
https://jamanetwork.com/journals/jamasurgery/ fullarticle/2786671
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.