İlaç ve sağlık sektörü yayıncılığında önemli bir boşluğu dolduran ve bu alanda çok kısa bir sürede kendisine hatırı sayılır bir yer edinen Fikir Liderleri Dergisi’nin Ocak sayısı yayımlandı. Ana dosya konusu “Sağlık ve İlaç Sektörünün Geleceği” olan yeni sayıda, sağlık dışında önemli kurumların yöneticileri, global tüketici sağlığı, güzellik ve sağlık teknolojileri firmalarının üst düzey yöneticileri ve akademisyenlerin yanında Türkiye’de faaliyetleri olan ulusal ve global ilaç firmalarının üst düzey yöneticileri yer aldı.
Özgün içerik ve grafik tasarımının yanı sıra her sayısında ele aldığı konuları hem akademiden hem de endüstriden, alanının en etkin isimleriyle sayfalarına taşımasıyla ve konuları derinlemesine, çok yönlü ele almasıyla dikkat çeken Fikir Liderleri Dergisi, yeni sayısında Abdi İbrahim Bilim Servisi Direktörü Dr. Recep Erşahin’in sağlık ve ilaç endüstrisinin geleceği üzerine yazdığı değerlendirmeye yer verdi. Yazıyı siz değerli okurumuzla aynen paylaşıyoruz:
Sağlık ve İlaç Endüstrisinin Geleceği
“Bundan 7-8 dekat öncesinde, ilaç ve tedavinin gelişiminin henüz başlarında birinci seviye diye değerlendirebileceğimiz dönemde, ilaçları, tedavileri keşfetmek ve bunların kitlesel üretimlerini sağlamak çok önemliydi.”
Bu konuyu bundan 3-4 yıl önce önümüze koyup cevap arasaydık daha farklı sonuçlar ya da öngörülerle değerlendirme yapabilirdim. Oysa yakın zamanda yaşadığımız pandemi ve pandeminin güncel hayatımıza kattığı etkileri ile bizlerde bıraktığı izler de düşünüldüğünde bu döneme maruz kalan toplumlarda yeni davranışsal değişimler de bakış açıları da artık gündeme geliyor. Buna en güzel örnek olarak D vitaminiyle ilgili yaşanan farkındalığı verebilirim. Önce pandemi ile mücadelede vücudumuzun savunma sitemi için çok önemli olduğu, ardından ülkemizde bilinenin aksine güneşten yeterince alınamadığı ve hemen herkeste yetersiz ya da düşük seviyelerde olduğu fark edildi. Bugün ise kullanımı 3-4 yıl öncesine göre anlamlı derecede artmış durumda.
SÜREÇ
Pandeminin kattıklarına onlarca örnekten biri olarak bu örneği verdikten sonra geleceği anlamak adına dünyada sağlığın gelişim yolculuğunu da kısaca hatırlatayalım isterim. Birinci seviye tedavilerin bulunması, hastalıklar icin aşılar ya da ilaçların, tedavilerin geliştirilmesi süreci idi. Örneğin penisilin 1900’lü yılların çok başlarından itibaren bilinmesine rağmen kitlesel kullanım için üretilebilir hale getirilmesi 1945 yılında Fleming’le birlikte Oxford’dan Florey ve Chain isimli araştırmacılara Nobel kazandırması ile sonuçlanan uzun yıllardan sonra mümkün oldu. Yani bundan 7-8 dekat öncesinde, ilaç ve tedavinin gelişiminin henüz başlarında birinci seviye diye değerlendirebileceğimiz dönemde, ilaçları, tedavileri keşfetmek ve bunların kitlesel üretimlerini sağlamak çok önemliydi.
Kitlesel üretim, toplumun ilaca erişimini ya da tedaviye erişimini sağlarken, ikinci seviyede daha kaliteli üretim, daha az yan etki, daha etkili ve güvenli ilaç ve tedavi kavramları giderek önem kazanmaya başladı. Thalidomid ve benzeri tedavi facialarının ardından 1962 yılında GMP ve onu destekleyen regülasyonlarla ikinci seviyede atılan adımlar güçlendi ve toplum yararına olacak şekilde kendini geliştirmeye başladı. Nisan 1990’da Brüksel’de EFPIA ev sahipliğinde başlayan ve ICH’in kurulmasına kadar süren süreç, günümüzde de gelişerek devam ettiği gibi, global düzeyde regülasyonların uygulanması ile toplumların daha güvenli tedavilere ulaşmaları da sağlandı.
Üçüncü ve günümüzü de nispeten kapsayan seviyeyi ise, geri ödeme sistemlerinin, ilaca erişimin yanı sıra tedavilerin maliyetlerini de konu ettikleri bir dönem olarak tanımlamak mümkün. İlaç ve tedavi keşifleri hızlandıkça, ICH şemsiyesi altında GMP, GxP gibi niteleyebileceğimiz bir çok alanı kapsayan standartların da gelişmesiyle ilaç sektörü kuralları olgunlaşmaya başladı. Tabi bunu takip eden süreçte daha kaliteli, daha az yan etkili, daha etkin ilaçlar üretildi, daha üstün moleküller tedaviye eklendi ve toplumun ilaca erişimi de tedaviye erişimi de kalitesindeki artışla birlikte yayılmaya devam etti. Hatta bunun bir sonraki adımı olarak toplumların, özellikle ölümcül hastalıkların tedavilerindeki gelişmelerle birlikte ortalama yaşam beklentileri iyileşmeye başladı. Bu da ilaca ayrılan bütçelerin yeniden değerlendirilmesini beraberinde getirdi. Bildiğiniz gibi ülkemiz bu anlamda tüm dünyada sağlık harcamalarını sıkı şekilde kontrol eden ve ilaca erişimde düşük fiyatlara sahip ülkelerin başında geliyor.
“Toplum, hastalığa yakalandıktan sonra hastalığın tedavisini aramaktan çok, koruyucu sağlık hizmetlerinin, aşıların, tedbir almanın ve en önemlisi de sağlıklı kalmalarına yardım edecek takviyelerin, ürünlerin farkına vardı.”
NELER OLACAK?
Geleceği anlamak için kısa da olsa bugünlere nasıl geldiğimizi hızlıca özetledikten sonra, önümüzdeki yıllarda sağlık sistemi ve ilaç sektörünün geleceği nasıl şekillene- bilir biraz da bu konuya değinmek isterim. Elbette en önemli gelişme biyoteknolojik ürünlerle kimyasal ürünlerin artan oranda tedavilerde yer değiştirmesi olarak fark edilebilir. Biyoteknolojik ürünlerin tedavilerde kullanım oranlarındaki artış, sağlık alanında çalışan herkesin ve elbette kutu başı yüksek maliyetleri nedeniyle geri ödeme kurumlarının da yakından bildiği ve takip ettiği bir konu. Bu nedenle de yakın gelecekte bu konunun çok fazla gündemde olacağını öncelikli olarak belirtebilirim.
Bunun yanında girişte de belirttiğim gibi pandemi altında geçirdiğimiz 1-2 yıllık süre, bir çok yeniliği hayatımıza soktuğu gibi, 5-10 yıl sonra gerçekleşmesi beklenen değişimleri de öne çekmeyi başardı. Elektronik platformların alışveriş için kullanımı, sağlık alanlarında hasta tedavisine imkan veren uzaktan tıbbi müdaheleye erişim imkanları, mobil cihazların kullanımının artması, daha çok dijitalleşme ve daha sayabileceğimiz bir çok alanda hayallerin ötesinde bir hızla dönüşüm gerçekleşti.
Bütün bunların yanında bence en çarpıcı olanı ise sağlıkla ilgili önemli davranış değişikliklerinin de görülmesiydi. Burada küçük bir parantez açmak isterim. 1960’lı yıllarda Nusret Fişek hocamızın büyük gayretleriyle temellerini attığı, ülkemizin en küçük köylerine kadar sağlık hizmetlerinin ulaştırılması için yapılan yerinde sağlık hizmetleri ve koruyucu hekimlik uygulamaları yıllar içinde terk edilerek; yerini merkezileşen büyük şehir hastanelerine ve tedavi eksenli uygulamalara bıraktı.
İşte pandemiyi yaşadığımız dönemde tüm dünyada ve ülkemizde toplum, hastalığa yakalandıktan sonra hastalığın tedavisini aramaktan çok, koruyucu sağlık hizmetlerinin, aşıların, tedbir almanın ve en önemlisi de sağlıklı kalmalarına yardım edecek takviyelerin, ürünlerin farkına vardı. Dolayısıyla sağlıklı kalmayı sağlayacak mikronütrisyon ürünlerini de gelecekte çok fazla konuşacağımızı belirtebilirim.
Bu konunun çok yakınında incelenen ve araştırmaların yoğunlaştığı, gelecekte tartışacağımız bir diğer konu ise sağlıklı kalmak kadar önemli olan ve bizim gibi hızlı yaşlanan toplumları çok ilgilendiren konu olan sağlıklı yaşlanmak. Sağlıklı yaşlanmayı hedefleyen ürünlerin de gelecek yıllarda gündemdeki yerini alması ve bu alana yönelik ürün geliştirme çalışmalarının, araştırmaların odağına çok daha güçlü şekilde oturmasını öngörebiliriz.
Ülkemiz tüm dünya nüfuslarında olduğu gibi ortalama yaşam süresi beklentisinin uzadığı ve yaşlanan nüfusun giderek arttığı ülkelerden biri durumundadır. TÜİK 2000- 2020 yılları verilerini karşılaştırarak incelediğinizde de göreceğiniz gibi, görece hızlı yaşlanan bir nüfusumuz var. Bu yaşlanan nüfusa ek olarak kırsal kesimden kentlere doğru süren göç, yaşlanmanın yanı sıra insan ömrünün uzamasına da katkı sağlıyor. Kentlerde toplanan merkezi sağlık sistemine erişim, daha geniş sağlık hizmetlerinin sunuluyor olması ve ilaç ile tedavilerdeki teknolojik gelişim, kronik hastalıklara bağlı ölümleri azalttığı gibi, yaşam sürelerinin de hem kadınlarda hem erkeklerde uzamasını sağlamaktadır. TÜİK 2022 verilerine göre; Türkiye’de yaşam süresi erkeklerde 75.3, kadınlarda 80.7’dir.
ÖZETLE
Tüm bu konuların ışığında gelecekte bizi nelerin beklediğini özetlersem:
☛ Ortalama yaşam sürelerinde artış, dolayısıyla yaşlanan 100’lü yaşlara ulaşan toplumlar,
☛ Yaşlanmayı yavaşlatan, sağlıklı yaşlanmayı sağlayan ürünler ve kullanımlarında artış,
☛ Sağlıklı toplumların, hastalanmamak ya da sağlıklı yaşam için kullanılan ürünlere yöneliminde artış,
☛ Biyoteknolojik ürünlerin, kişiselleştirilmiş tedavilerin ve ilaçların kullanımında artış,
☛ Tüm bu gelişmeleri kapsayacak şekilde yeniden düzenlenecek sosyal güvenlik sistemleri ve geri ödeme sistemleri, regülasyonlar önümüzdeki dekatın konuları arasında yer alacak gibi gözükmektedir.
1948 yılında DSÖ’nün “sağlık” tanımına atıf yaparsam; 2023’ün hepimiz için hayallerimizin gerçek olduğu bir yıl ve mümkün olduğunca sağlık yani; “yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam iyilik halinde olmak” dileklerimle.
Fikir Liderleri Dergisi‘nin tamamını okumak için; etik değerlerine, kanunlara ve uyum kurallarına sıkı sıkıya bağlı hareket eden Fikir Liderleri Dergisi’nin ücretsiz abonelik linkinden, önce kayıt olup sonra giriş yapabilir; aynı zamanda daha önce yayımlanmış tüm sayılarına da ulaşabilirsiniz.
Fikir Liderleri Dergisi 3 ayda bir yayımlanıyor ve tamamı sadece hekimler ile sağlık profesyonellerine ve bürokratlarına ücretsiz ulaştırılıyor.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.