Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) tarafından düzenlenen 17. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Kongresi Antalya’da gerçekleştirildi. Kalp ve damar cerrahisi alanındaki tüm yeni gelişmelerin masaya yatırıldığı kongre 3 bin 300’ün üzerinde hekim, hemşire ve perfüzyonistin katılımı ile yapıldı. Kongre programında 14 ayrı salonda, 208 ayrı oturum, 386 sözel bildiri ve 276 e-poster yer aldı. Kongrede, kalp ve damar cerrahisindeki çok önemli ve ilgi çeken konuların yanı sıra, olgular eşliğinde sık karşılaşılan problemlere ve hastalıklara yaklaşım ile birlikte tıptaki yeni gelişmeler gözden geçirilirken, dünyadaki kalp ve damar cerrahisindeki son gelişmeler, programın ana başlıklarını oluşturdu.
Kongre bünyesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kürşat Bozkurt, kovid döneminde yapılan dijital toplantının ardından, eski günlerdeki gibi yoğun katılımlı bilimsel değeri yüksek toplantıları bir daha yapamayacaklarını düşündüklerini söyledi. Ancak beklediklerinin tam tersine 17. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Kongresi’ni Türkiye’nin en büyük katılımlı tıp kongresi olarak gerçekleştirdiklerini ifade eden Bozkurt, “Bu kongrede genel olarak tıptaki bütün yenilikleri konuştuk. Kalpten başlayarak damar cerrahisine kadar pek çok yenilikleri tartıştık. Kongremizin en değerli konuğu ABD’den gelen Prof. Dr. Muhammad M. Mohiuddın’di. Kendisi bize sunumlarla deneyimlerini aktardı” dedi.
Türkiye’de pek çok şeyin değiştiğini ve Türk hekimlerinin her şeyi yapabildiğini vurgulayan Bozkurt, “Son 10 yılda Türkiye’de geliştirilen teknolojiler nedeniyle çok iyi durumdayız. Önümüzde çok yol var. Hala yurt dışından getirtmek zorunda olduğumuz ürünler var. Buna karşın daha çok çalışmak ve üretmek zorundayız” diye belirtti.
KONGRENİN ONUR KONUĞU PROF. DR. MOHİUDDİN İDİ
Domuzdan insana ilk kalp naklini yapan Maryland Üniversitesi Hastanesi’nden Prof. Dr. Muhammad Mohiuddin kongreye onur konuğu olarak katıldı, Klinik çalışmalara 2024 yılında yeniden başlamayı planladıklarını belirten Mohiuddin, “Bunların da belirli fazları var, hepsi tamamlandıktan sonra ve yeterince güvenli olduğuna kanaat getirilirse rutin uygulamaya geçeceğimizi öngörüyoruz” dedi.
Dünyada bir ilk olarak domuzdan aldıkları kalbi insana naklettiklerini ifade eden Mohiuddin, bu kalbi insana uygun hale getirmek için 10 domuz genini modifiye ettiklerini kaydetti.
Gen modifikasyonu yapılmasaydı kalbin birkaç dakika içinde insan vücudu tarafından reddedileceğini belirten Mohiuddin, “Sağ kalım sağlanamayacaktı. Ama 50 gün kadar kalbin normal fonksiyonu sağlandı ve daha sonrasında hasta kaybedildi. Bu ölüm kalpten dolayı değil hastayla ilgili başka sebeplerden kaynaklandı” diye konuştu.
RUTİN HALE GETİRMEK İSTİYORUZ
Pek çok hasta ve hasta yakınının kendisine nakil yapılması için ulaştığını aktaran Mohiuddin, “Gerçekten son birkaç günlük ömürleri kalmış ve acil bekleme listesinde olan hastalar var. Ancak tüm dünyada olduğu gibi Amerika’da da bununla ilgili olarak bazı yönetmeliklere uymamız gerekiyor. Bu noktada 2 süreci takip ediyoruz. Eğer hastanın durumu çok acilse ve başka bir mümkün yol yoksa bu durumda transplantasyon yani nakil mümkün. İkinci bir durum da, biz onay mercilerine öncelikle gerekli izni almak için pek çok veri sunmalıyız. Bunu da öncelikli olarak hayvan deneyleri ile gerçekleştireceğiz ve hayvan deneylerinden aldığımız verileri onaya sunacağız. Daha sonrasında kabul görürse klinik çalışmalarla devam edeceğiz. Önce bir merkezle başlayıp çoklu merkezlerde insanlar üzerinde 1-5 hasta arasında bu deneylerimizi, çalışmalarımızı gerçekleştirdikten sonra onayı alınca bunu rutin hale getirmeyi planlıyoruz” ifadelerine yer verdi.
DİNİ AÇIDAN SORUN YOK
Nakli dini açıdan değerlendiren Prof. Dr. Mohiuddin, “Ben de Müslümanım ve bu soruyla ilk defa karşılaşmıyorum. Aynı soru ailem, arkadaş çevremden de pek çok kez yöneltildi. Bu konuyla ilgili olarak ulemalarla ve din adamlarıyla görüştüm. Onlardan da fikir aldım. Sadece Müslümanlar değil Yahudilerde de domuz eti yemek haram ama şu açıdan bakılıyor aslında bu olaya, Domuz etinin yenmesi haram ama herhangi bir organının kullanılmasıyla ilgili bir problem görülmüyor. Mesela bununla ilgili olarak çeşitli dinlere mensup ulemaları biz bir araya getirip görüşlerini alıyoruz. Hristiyan liderleri, Yahudi liderleri ve Müslüman liderleri, din insanlarını bir araya toplayarak görüşlerini alıyoruz. Bu konuda hayat kurtarma daha ön planda. Eğer insanın hayatını kurtarmak için başka bir aracımız yoksa kullanılabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirmekteler. Mesela biz şimdiye kadar insülin gibi, heparin gibi diğer araçları da medikal maddeleri de kullanmaktayız. Bunlarda bazen domuzdan elde edilmekte. Bundan dolayı nakil içinde bir problem ihtiva edeceğini düşünmüyoruz” dedi.
10 AYDA SADECE 222 KİŞİNİN ORGANI BAĞIŞLANDI
2022 yılının ilk 10 ayında Türkiye’de bin 266 adet beyin ölümünün tespit edildiğini aktaran Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Özatik, “Bunların ne yazık ki bin 44’ünün ailesi organ bağışında bulunamadı. Ancak 222’sinin organı bağışlandı. Tıbbi nedenlerle biz zaten yüzde 10 veya 15’ini kullanabiliyoruz. Ancak 15-20 hastaya çözüm üretebilmişiz. Beyin ölümleri yeterli sayıda organ bağışına dönüşmüyor. İleri evre kalp yetmezliği hasta sayısı ekim ayı itibarı ile bin 351, 15 merkezden Sağlık Bakanlığı sistemine bildirilmiştir. 1 yıl içerisinde çözüm üretmediğinizde hastaların yarısını, 2 yıl içerinde ise hepsini kaybedebiliriz. Ülkemizde çok ileri düzeyde dünyayla rekabet edecek hastanelerimiz var. Hizmet veren hekimlerimiz, ekiplerimiz var. Sağlık Bakanlığı tarafından tek elden yürütülen son derece hakkaniyetli, adaletli, sadece tıbbi önceliği önceleyen bir sistemimiz var. Ama bizim en büyük ihtiyacımız organ vericisidir. Bu süreçte 2022 yılının ilk aylarında ABD’de domuzdan insana kalp nakli, kalp yetmezliği ile uğraşan hekimleri biz kovid aşısının bulunması kadar heyecanlandırdı. Hastalarımızla sıkı temas kuruyoruz, o çaresizliği görüyoruz. Hekimiz, çözüm üretmek istiyoruz. Bu haberle çok heyecanlandık. Gelecekte biz bunu büyük bir umut olarak görüyoruz. Rutine girdiğinde birçok hastamıza şifa sağlayabileceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
ORGAN BAĞIŞINDA AYNI HASSASİYET YOK
Prof. Dr. Özatik, kongrenin ana konularından birinin kalp nakli ve buna yönelik alternatifler olduğuna dikkati çekti. Kovid dönemi her süreci etkilediği gibi doktorların hastalara sunduğu hizmeti de etkilediğini ifade eden Özatik, “Kalp hastalıkları temel olarak acil ve önceliği olan hastalıklardır. Bir takım rutin ameliyatlarımızı yürütebildik ama bir hasta grubu var ki onlar konusunda ciddi bir şekilde çaresiz kaldık. Onlar kalp yetmezliği hastalarıdır. İleri evre kalp yetmezliği hastalarının en seçkin tedavi yöntemi kalp nakli ameliyatıdır. Kalp nakli ameliyatlarında biz ne yazık ki beyin ölümü gerçekleşmiş vericiye ihtiyaç duyuyoruz. Kovid döneminde genel olarak verici konusunda kısıtlı sayıda verici ile bu ameliyatları gerçekleştiriyorduk. Yıllık 85-90 civarında hastamıza vericiden aldığımız kalpleri naklederek şifa verebiliyorduk. Kovid döneminde bu sayı 15-20’ye kadar indi. Verici sayısında ciddi azalma oldu. Türk toplumu yardım konusunda çok hassas. Olay organ bağışına geldiği zaman aynı hassasiyeti göremiyoruz” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE 8 KİŞİDEN BİRİ DAMAR HASTASI
Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın da, aortun damar duvarında genişleme ve balonlaşma meydana gelmesi ile oluşan “Abdominal aort anevrizması”na dikkat çekerek, “Eğer bu balonlaşmada bir patlama veya yırtık meydana gelirse, bu durum hayatınızı tehdit edebilen bir soruna yol açabilir. Patlamış bir aort damarı oldukça fazla miktarda iç kanamaya sebep olmaktadır” dedi. Aort anevrizmasının çoğu hasta da belirti vermediğini söyleyen Doç. Dr. Sargın, “Olduğu zamanda ani bir bayılma ile ortaya çıkıyor. O zaman damar yırtılmış oluyor. Bu istemediğimiz bir şey. Bunu nasıl anlayacağız. Karın orta kısmında sırt ağrısı, karında ele gelen bir şişlik hissi, genişlik hissi. Ama hastaların çoğu bunu obeziteden dolayı anlayamayabiliyor” dedi.
Sargın, ileri derecede 700 bin varis hastası olduğuna da dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bacak damarı pıhtı hastası var. Her yıl 50 bin yeni kişi bu hastalığa yakalanıyor. Her yıl diyalize girmesi için 25 bin kişiye bistüri açılması gerekiyor. Bunların hepsini toplasanız Türkiye’de her 8 kişiden biri kalp dışında damar hastası. Şah damarı, aort damarı, periferik damar hastası. Toplarsanız 5,6 milyon kişi ediyor. Ciddi bir sayı, her 8 kişiden biri aslında kalp damar bölümüne gitmeli ve takipte olmalı” dedi.
TÜRKİYE BU YOLDA OLACAKTIR
Kongre Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ümit Kervan ise, bir başka canlıdan başka bir canlıya organ nakli yapılmasına xenotransplantasyon adı verildiğini söyledi. Bu yılın başında ABD’de Mohiuddin tarafından dünyada ilk kez domuzdan insana kalp nakli (xenotransplantasyon) yapıldığını aktaran Kervan, “Yaklaşık 30 yıldır bu işle uğraşıyor. Daha önce domuzdan şempanze ve babunlara yaptığı nakiller başarıyla sonuçlanınca ABD’de bu konuda domuzdan insana nakil yapılabilmesi için izin almıştır. Başarılı nakil gerçekleştirdiler. 100’ün üzerinde çalışmaları var. Ekibinin dünyada en uzun bir canlıdan başka bir canlıya yapılan kalp nakliyle yaşayan serisi var. Bu konudaki tecrübeleri çok fazla. Dernek olarak iletişime geçtiğimizde Türkiye’ye gelmekten ve tecrübelerini aktarmaktan memnun olacağını iletti. Her defasında güzel ders anlattı. Kongre aralarında tecrübelerini arkadaşlarımızla paylaştı. İleri yıllarda Türkiye’nin de bu yolda olacağına inanıyoruz” diye konuştu.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.