İlaç ve sağlık sektörü yayıncılığında önemli bir boşluğu dolduran ve kendi alanında çok kısa bir sürede kendisine hatırı sayılır bir yer edinen Fikir Liderleri Dergisi’nin Kasım sayısı yayımlandı.
Özgün içerik ve grafik tasarımının yanında her sayısında ele aldığı konuları hem akademiden hem de endüstriden alanının en etkin isimleriyle sayfalarına taşımasıyla ve konuları derinlemesine, çok yönlü ele almasıyla dikkat çeken Fikir Liderleri Dergisi yeni sayısında; profesyonel koç Berrin Demirezer’in; Prof. Dr. Gökçen Orhan’ın ilk kitabı olan “Emanet Kalp”ten yola çıkarak düşünsel “Denge” yolculuğunda Dr. Gökçen Orhan ile yaptığı keyfli röportaja yer verdi. Şimdi sizleri iç sesler içeren keyifli bir röportaj bekliyor…
EMANET KALP ve DENGE
Prof. Dr. Gökçen Orhan
Dr. Siyami Ersek Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi
Röportaj ve İç Şes: Berrin Demirezer
Prof Dr Gökçen Orhan, Dr. Siyami Ersek Göğüs, Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim Görevlisi. Uzmanlığı Kalp ve Damar Cerrahisi ve özellikli uzmanlığı kalp nakli. Kendisiyle ilk tanıştığım an ile şu an karşımdayken bende hissettirdiği; müthiş enerjisiyle güven duygum ve “Hocamın hayata, hayatın sunduklarına tarifsiz büyük bir saygısı ve yaptığı her işi hakkıyla yapmak olarak bir değeri var” düşüncem aynı (10 yılı çoktan geçti). Karizması ve beyefendiliği değişmeyen diğer özellikleri, hatta bunlarda artış var bile diyebilirim.
Bugünlerde tatlı bir yoğunluğu var. Kendisi, pandemiyi harap edici süreç olarak değil de, hasat için tohum ekme sürecine dönüştüren gruptan. Bu süreçte kendi tabiriyle “Neşter edebiyatı” olarak ilk romanını yazdı.
Sizlerin de romanı okuduğunuzda cerrahlara, cerrahi branşlara, kalp nakline ve bu ameliyatları yaşamış insanlara olan bakış açınızın pozitif olarak farklılaşacağına inanıyorum.
Sayın hocam ile “hayatımızdaki denge“ konusunu ve “Emanet Kalp” romanını konuştuk. Buyrun…
Kardiyovasküler cerrah olarak 30 yıllık akademik bir kariyer. Röportajlarınızın bir tanesinde bu süre içerisinde 20.000 kişi ile ilgilendiğiniz yazıyordu. Bu, işinizle ilgili bir durum. Bunun yanı sıra özel ve sosyal hayatınız ve bu vesileyle iletişimde olduğunuz kişiler var. Hepsi özel ve birbirinden ayrı bu alanlarda DENGEyi nasıl sağladınız? DENGEnin sizin için tanımı nasıl?
Hayatın doğal akışına uygun yaşamaktır, denge. Burada Şems-i Tebrizi’nin bir sözü aklıma gelir her zaman: “Kainat yek vücut, tek varlıktır. Herkes ve her şey görünmez iplerle birbirlerine bağlıdır.”
Bizim işimizde de görünmez ipler hep vardır. Bir hekim olarak hastayı değerlendirirken tüm vücudun dengesine baktığımız kadar hastanın hayatının dengesine, ruhunun dengesine de bakarız.
Kendi hayatımda da görünmez iplerin varlığını hep hissettim. Bu kadar hasta ve hasta yakınıyla tanışmak, acılarını, umutsuzluklarını, mutluluklarını görmek… (Hocamın gözlerinin önünden nasıl da film şeritleri geçiyor, görüyorum…)
Ne kadar cerrah olarak yaklaşsam da duyguları bende izler bıraktı tabi ki…
Görünmez ipler tam da bu noktada devreye giriyor sanırım?..
Evet… Hayatın sunduklarının, bütünün parçaları olduğunu düşünürüm. Ailem, arkadaşlarım ve mesleğim benim için bir bütün. Eksik parça yok, yanlış parçanın bu bütünde yeri yok ve bütün yaşanmışlıklarla hacim olarak büyüyüp zenginleşiyor.
Metaforun güzelliği… Oscar Wilde’ın sözünü anımsattı bana: “Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur.” Seçiminizi yaşamaktan yana kullanmışsınız olarak duyuyorum. Müthiş bir farkındalık. Peki hocam, Emanet Kalp ve onun sizin bütününüzdeki yerini paylaşır mısınız?
Emanet Kalp benim ilk romanım. Bu romanı kaleme almak hayat dengem için bir araçtı ve kitabın konusu olarak en iyi bildiğim işi, kalp cerrahisini seçmem dengeyi sağlamamda bana yardımcı oldu. Kitaptaki kahramanlar ve olaylar her ne kadar kurgusal olsa da hayatıma giren, beni etkileyen insan ve olaylardan izler taşıyorlar. Ayrıca kalbimiz (duygusal) ve beynimiz (düşüncesel) arasındaki gel-gitleri anlatmaya çalıştım. Kurguda da yaşamda da herkesin birbirine ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Hayatın kendi içinde görünmez muhteşem bir dengesi var.
Kitap kapağını ilk gördüğümde de DENGEyi gördüm. Bir tarafta kapanan, diğerinde açılan bir göz gibi. Görevini tamamlayan bir organ, görevi yeni bir organa devrediyor gibi veya yeğenimin ifadesiyle Ying Yang gibi… Sizin kapak tasarımıyla ilgili yorumunuz nedir? Tasarımın taşıdığı mesaj nedir?
Çok doğru bir tespit, bu kapağı birçok tasarım arasından seçtim. Bana da ilk gördüğümde bir hayatın bitip başka bir hayatın başlamasını, mutsuzlukla mutluluğu, kapanmak ile açılmayı ama asıl önemlisi kalp atmaya devam ettikçe umudun var olduğunu hissettirdi.
İnsanların olaylar karşısında yaşadıkları değişim ve uyum çabası, yaşanılan travmaların ruhsal dünyamızda yarattığı izleri ve çatışmayı da öykümde anlatmaya çalıştığım için kapak görseli beni ilk görüşte etkiledi.
Kitabı okuduğumda, özellikle tıp camiasından uzak okuyucuların da kolaylıkla anlayabileceği naiflikte kaleme alınmış medikal bilgiler olduğunu fark ettim. Belki de ameliyathane kapısını bu kadar sade olarak okuyucuya açan ilk romandır. Organ naklinin ne olup olmadığı, beyin ölümü neye denilir, organ nakli süreci nasıl işler, kalp nakli öncesi, esnası ve sonrasında neler yaşanır ve daha birçok başlık… Bu detayları koymadan da bu roman yazılabilirdi. Medikali romana koyma amacınız neydi?
Amacım romanın öyküsü içinde organ nakli için bağış bekleyen insanların çaresiz bekleyişlerini, organ bağışının önemini de vurgulamaktı. Her romanımda bir doktor kahraman olacak, en iyi gözlem yaptığım alan bu olduğu için benim tanımlamamla “Neşter edebiyatı”na devam edeceğim.
Biraz da beni zihinsel olarak farklı dünyalara yolculuğa çıkaran, ruhsal olarak dalgalanma yaşatan, duygularımı hareketlendiren cümlelerinizi konuşmak istiyorum. Diyorsunuz ki; “İnsanın da en büyük yanlışı, kendi kapanına kendini sıkıştırmak değil miydi? O kapandan çıkabilmek ancak beynimizin içindekilerini yine beynimizi kullanarak kontrol edebilmemizle mümkün olabilirdi…” Benim cümleden duyduğum; kişi hayatının sorumluluğunu almalı, iyi-kötü, güzel-çirkin, pozitif-negatif, Ying-Yang gibi… Dengeyi nasıl bozduysa, sorumluluğu alıp yine dengeyi kendisi sağlamalı… Siz dengenizi sağlarken neler yaparsınız?
Etki alanımın dışındaysa sukünetimi muhafazaya özen gösteririm. Etki alanımın içindeyse hayatımın dengesi bir tarafa doğru kaymışsa, bambaşka bir tarafa yoğunlaşarak dengeyi sağlarım. (Hocam ruhsal dengeye ulaşmanın tanımını yapıyor şu an…)
Sıkışmışlığın içerisinde seçimsiz kalmak yerine, farklı bakış açıları edinmek, değerlendirmek ve seçim alternatiflerini artırmak için yönünüzü değiştiriyorsunuz; hatta tarih de bu alanlardan biri mi? Kitapta medikalin yanı sıra tarihe de yer vermişsiniz. Ben de keyifle okudum.
Evet, tarih benim kişisel ilgi alanlarımdan biri. Yoğun ve stresli geçen ameliyatlardan sonra dinlenmek için tıp gibi objektif bir bilim dalı olan tarih okumak tercihlerimden biri. Cerrahi bilimler gibi olayları objektif bir şekilde anlatır, yer ve zaman göstererek neden-sonuç ilişkisini ortaya çıkarır. (Notumu alayım: Zihinsel olarak dinlenmek ve tekrar odaklanabilmek, yani dengeye gelmek için tarih okumak… Deneyeceğim!)
Son bir yılda yazı yazmanın bütünlüğümü dengelemede önemli bir araç olduğunun keyfini tattım. Emanet Kalp’ten sonra yeni romanıma bile başladım.
Meltem Hanım, Ömer Bey’e ödev veriyor; “Hayatınızda teşekkür etmeniz ve şükretmeniz gereken şeyleri bir kağıda yazmak” olarak. Sizin hayatınızda teşekkür ettiğiniz ve şükrettiğiniz şeyler nelerdir? Hatta burada merak ettiklerimi hayatınızdaki İYİ Kİ ve KEŞKE’lerinizle birleştirip paylaşabilirsiniz, ne dersiniz?
Teşekkür ettiğim kişiler annem ve babamdır. Kayseri’de bir okuldan çıkıp Galatasaray Lisesi gibi bir okula beni göndermeyi hayal ettikleri ve buna beni hazırladıkları, yüreklendirdikleri için.
Şükrettiğim de kızım Ekin’dir. Varlığı ile beni gururlandırdığı, her baktığımda iyi ki dedirttiği için.
Keşkelere gelince; keşke bana daha çok korkaklıkla eş bir kelime gibi geliyor. Geçmişte değiştirmekten korktuğumuz şeyleri şimdi keşke kelimesi ile yad ediyoruz. Çünkü yaşadığımız hayat aslında kaderimiz değil, bizim seçimimizdir. Şu anda yaşanmışlıklarım cesaretimi artırıyor, keşkelerim hızla azalıyor.
(Hocamın her cümlesindeki farkındalığı sizler de duyuyorsunuz, değil mi?..)
Denge teorik olarak statik yani durağandır, ancak bütünsel denge dinamiktir, sorumluluk almayı , alternatifler için düşünmeyi, emek vermeyi, seçim yapmayı ve eyleme geçmeyi gerektirir. Adım atma cesareti seçimin sonucudur, sonrası her “Keşke”yi “İyi ki”ye dönüştürür.
Özge Ömer’e yardımcı olmak için Meltem Hanım’ın yönlendirmesiyle rol modeller buluyor. Hazır sizinle sohbet ederken, hemen sormak istiyorum; “Rol model” kimdir? Amacı nedir?
Hayattaki duruşları, davranışları ve başarıları kişi veya kişiler tarafından örnek alınan ve aynı şekilde uygulanmaya çalışılan kimselerdir. Hastalarımla süreçleri şeffaflıkla paylaşırım, ancak benzer süreçleri yaşayıp iyileşen bir hastamın, yolun başında olan hastama pozitif referansını da tecrübe ettim.
Ve sizin rol modelleriniz var mı, öğrenebilir miyiz?
Dr. Jean Bachet rol modelim, Fransa’ya ilk gittiğimde tanıştığım bir kalp ve damar cerrahı.
Romanın kurgusunda, başından sonuna kadar, karakterlerde, mekanlarda, işlem ve süreçlerde beni yakalayan, eminim okuyucuları da yakalamış veya yakalayacak olan müthiş detaylar var… Bir beyefendi olarak bir hanımefendiyi, bir baba olarak bir anneyi ifade edişiniz çok etkileyici. Bunun Galatasaray Lisesi’nden bugüne olan kitap okuma tutkunuzla ve çok iyi bir gözlemci olmanızla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle detaylarla ilgili gözleminiz beni çok mutlu etti, bunu belirtmek isterim. Bununla ilgili çok güzel, yapıcı eleştiriler aldım. İnsanı anlamak için çok emek veriyorum. Psikoloji bilimi hep ilgimi çeken, ilgilendiğim bir alandır. Bir de röportajımızın başında da belirttiğim gibi 20.000 kalp demek, o kadar hayat demek, o kadar aile, o ailenin annesi, babası, çocukları, sevdikleri demek.
Benim işim sadece o kalbe değil, o kalbin sahibinin duygularına da dokunmak demek…
Allah rahmet eylesin… EDA desem…?
Benim kaybettiğim kuzenim. Çok çabalamamıza rağmen karaciğer nakli olamadığı için kaybettiğim kız kardeşim. Ama hayat akıyor, onun için başaramadığımız savaşı yaşama tutunmak ve tutundurmak için çalışıyorum. Her acı zamanla azalıyor. Ancak anılar her daim canlı kalıyor.
Son söz;
“Yeni bir kalp, peki benim kalbim nerede” romanımdan küçük bir alıntı. Öykünün devamını merak ederseniz sizleri benimle hayal dünyama “Emanet Kalp”i okumaya davet ediyorum.
Fikir Liderleri Dergisi‘nin tamamını okumak için; etik değerlerine, kanunlara ve uyum kurallarına sıkı sıkıya bağlı hareket eden Fikir Liderleri Dergisi’nin ücretsiz abonelik linkinden, önce kayıt olup sonra giriş yapabilir; aynı zamanda daha önce yayımlanmış tüm sayılarına da ulaşabilirsiniz.
Fikir Liderleri Dergisi 3 ayda bir yayımlanıyor ve tamamı sadece hekimler ile sağlık profesyonellerine ücretsiz ulaştırılıyor.
Yorum yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.